Camlarında bakır yanıkları

İstanbul’da bir akşam daha güneşin kente veda etmesi gerektiğini söylüyor. Vapur Karaköy’den hareket etmek üzere bütün yolcular evlerine dönmek için ya da Kadıköy’deki sevgililerine kavuşmak için yerlerini almışlar..Güneş bakır rengiyle bütün geride kalanları vaftiz ediyor. Poyraz günün yorduğu yüzlerimizi biraz tedirgin biraz hoyratca okşuyor.
Gözler yorgun, vücut takatsiz…Diğer yakaya giderken aklımızda öbür yakanın bıraktıkları var. Martı sesleri, vapurun motoru ve dalgaların çırpınışı…Şehrin silüeti çoktan sokak lambalarıyla bozulmuş artık ne Süleymaniye ne de Beyazıd kulesi yalnız…Son yolcular hızla ilkbahar’dan ödünç alınmış bir sonbahar gününde denize yakın olmanın telaşıyla yerlerini almaya çalışıyorlar..Biraz sonra rüzgar saçlarımızı okşayacak…İstanbul’da güne sığdırılamayanlar bir gecede bitecek mi?

Share

 

İstanbul’da Poyraz’ın soğuttuğu haftaiçi bir gün…Sabah gün yağmurlu bir geceden kafasını yeni kaldırmış. Bakırın mekanı olan yerden eski şehre doğru bakıyorum. Bulutlar yeniden ağlamak istercesine dolu dolu duruyorlar. Güneş kendini göstermek için acele ediyor. Kuşlar kendi nasiplerini ararken orta yaşlarını geçmiş amca soğuk demeden taşa oturmuş oltasına gelecek akşam yemeğini bekliyor. Gün yaşanacak, nefesler bitecek ve akşam yine bu şehri kollarına alacak…

Share

Şehir ya da Kent

Her dellendiğimde bu ülkeden gitmek lazım derim. Biz ne isek, ülkede o değil mi? Bütün hatalarımızla ve yanlışlarımızla bir bütünü oluşturmuyor muyuz? Gitme gelme krizlerinin yükseldiği anlarda Hrant’ın Ruhumun Güvercin tedirginliği yazısında dediği gibi
“Duyarak çileyi, yaşayarak ızdırabı…
Öylesi bir serzenişle işte, terk edecektik yurdumuzu. Ve gidecektik yüreğimizin değil, ama ayaklarımızın götürdüğü yere… Her neresiyse.
Ürkek ve özgür ”

Ya da Kavafis gibi diyecektik…

“Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim,” dedin,
“bundan daha iyi başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim ülkede.”

Yeni bir ülke bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma-
Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok.
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.

Konstantin Kavafis

Share