Muleta

Burning sky

Geçtikti bir gün hani
Ormandan ve aydınlıkların fısıltısından
Kenti görmeye gittikti yağmurda
Yürüdüktü dar sokaklarda saatlerce
Girdikte sonunda yanık yağ kokulu
Çinko tezgahlı bir meyhaneye
Göz göze geldikti sevimsiz bir papağanla
Demiştin o gün bana, anımsıyorum
Ah, acısız boğulabilir insan.

Eylüldü, mavi donemiydi sanki Picasso’nun
-Denize inen atlılar-
Sonra Guernica ve
‘Chat et oiseau’
Yıl bin dokuz yüz otuz dokuz
Yas içinde bütün dünya
Şehirler yanmış yıkılmış
Gördüktü ne kadar yorgun
Ne kadar çaresizdi Isa
Ve demiştin bir gün, anımsıyorum
Mutsuzluk da boğabilirmiş insani
Bir gün, akşama doğru, alacakaranlıkta.

Başını menekşeye koydu, uyudu
Bir güvercin çalılığın orada
Hani
Görmeye gittikti güneşli günde
Parkı ve ördekleri
Yıllarca sonra. Savaştan
Ekmek kırıntıları attıktı havuza
Bir elim omzunda seyrettikti uzun uzun
Dünyayı ve çiçekleri
Nedense durgunlaşıverdindi bir ara
Çok değil, en fazla bir kaç dakika
Ve dedindi, mutluyken de boğulabilir insan.

İlkyazları sevmiyoruz artık, yaşlandık da ondan mı
Aşkımızı seyrediyoruz sanki uzaktan
Oysa yok biten bir şey aramızda, yok da
Hep aynı kalmıyor ki yakın duygular
Demiştin bunları bir bir, anımsıyorum
Mutlu da olsa insan mutsuz da
Her an yeniden yaratabilirmiş kendini
Demiştin, bir sabah, bir başka aşkla.

Sen ölüm !
Seni hiç düşünmeden yaşadık
Seni hiç düşünmeden yaşayacağız bundan sonra.

Edip Cansever

Share

Yeni yılın göz dolduranları

Geçen yıl aldığım bir çok ürün oldu. Genelde aldıklarımı sitemde yazmıyorum. Maddenin ve kapitalin öne geçmesine karşıyım. Hatta uzunca bir süre dolmak kalemleri de incelemek yaklaşımına da karşı çıktım. İnsanlara tanıtmaktan ziyade tahrik ve teşvik ettiğini düşündüm. Ancak Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız ve ürünleri satan firmaların size karşı saygısı yoksa; ya da saygısızlık niyeti olmasa bile alıcılarına karşı ilgisiz kalıyorsa işte o zaman var olan kısıtlı bütçenizle en doğru tespiti yapmak gerektiğini düşünüyorum. Benim biraz sonra bahsedeceğim ürünlerden maddi bir menfaatim yok ve sadece insanların aldıkları ürünü tanımaları için yapıyorum.

Daha öncede yazdığım gibi Graf von Faber firmasına teşekkür borçluyum. Uzun zamandan beri sahip olduğum ve kullandığım Graf von Faber dolmakalemin çantamdan çıkarırken alt kısmının ayrıldığını farkettim. Ne kadar nezaketle kullandığım ve gözüm gibi koruduğum kalemim için çok üzüldüm.


Hemen ne yapmam gerektiğini düşündüm. Dolmakaleminiz bozulduysa iki seçeneğiniz var. Ya aldığınız kırtasiyeye götürüp onların tamir işlerini kovalamasını bekleyeceksiniz ya da kendiniz dolmakalemi getiren firmanın merkeziyle iletişime geçerek tamir edilmesini sağlayacaksınız. Türkiye’ye Graf von Faber’in bütün ürünlerini Adel Kalemcilik getiriyor. Hemen firmayı aradım. Çok hızlı bir şekilde geri döndüler. Kalemi kendilerine göndermemi gerekirse Almanya’ya gönderebileceklerini söylediler. Adel Kalemcilik kendilerine Yurtiçi Kargo ile ücretsiz kalemimi gönderebileceğimi söyledi. Ancak Yurtiçi Kargo bilgisayarında ödemeli kargoları almadığı belirtildiği için kargo ücretini ödemek zorunda kaldım. Ertesi gün Adel Kalemcilik kalemimi gönderdiğini belirten bir mesaj gönderdiler. Kalemim ellerinde olan aynı gövde ile değiştirilerek bana ücretsiz olarak gönderildi. Kargomu açtığımda ben göndermediğim halde orjinal kutusuna yerleştirildiğini gördüm. Çok sevdim ve bu kaleme sahip olduğuma mutlu oldum. Graf von Faber dolma kalemlerinin ömür boyu garantili olduğunu söylemeliyim. Gönül rahatlığıyla kalemlerinden alabileceğimi ve Adel Kalemciliğin gereğini yapacağından emin oldum.

İkinci ürün de Kata çantaları

Kata gerçekten dizayn ve malzemenin birleşiminden güzel çantalar üreten firmalardan birisidir. Kalem dışındaki diğer hastalığımın da çanta konusunda olduğunu ifade etmeliyim. İstanbul gibi bir şehirde yaşıyorsanız, Amazon ormanlarından gezmekten çok farkı olmadığını belirteyim. Ben yanımda bilgisayarını, fotoğraf makinasını, kalem ve defterlerini taşıyan bir insanım. Bütün bunları güvenli bir şekilde taşımama yardım edecek bir çantaya ihtiyacım vardı. Uzun araştırmalar sonucunda hem hafif hem de kullanışlı çanta adayları arasından KATA’nın Light DR 467 modelini seçtim. Her gün iki yaka arasında mekik dokuyan birisi olarak bu modeli satın aldım. İki aylık bir kullanım sonrasında çantanın iki taşıma bantını daha rahat taşıma amacıyla birbirine bağlayan klips koptu. Büyük ümitlerle aldığım çantanın bu kadar kısa sürede beni yolda bırakması canımı sıkmadı desem yalan olur. Hemen KATA müşteri hizmetlerine yazdım. Benden problemin resmini ve çantanın üretim numarası dahil farklı bilgileri istediler. Kısa sürede fotoğraflarla gönderdim. Hemen bana cevap yazarak, bilaücret çantamın yenisiyle değiştirileceğini söylediler. Türkiye’deki distribütörleri biraz nazla da olsa beni arayıp çantayı adresime gönderdiler. Bu kadar nazik oldukları için kendilerine burada teşekkürü borç biliyorum.

null

Kış günlerinde ayakların üşümesi kadar hiç bir şeyin insanı yıkmayacağını bilen bilir. Ne demiş atalarımız ayağını sıcak tut, başını serin..Ben uzun süreden beri su geçirmez ve soğuk konusunda dayanıklı bir ayakkabı almayı planlıyordum. Hele de iş değişikliğim nedeniyle toplu taşıma araçlarını daha çok kullandığım için bu ayakkabı hayati öneme sahipti. Nereden geldiği bilinmez şekilde Yakupoğlu Deri Sanayii’nin ayakkabılarından almaya karar verdim. Firma Karaköy’de dükkan açmış ama bu botlar bittiği için raflara koyamamış. Neyse, isim yazdırıldı ve uzun bir bekleyişten sonra botlarımı aldım. Botların herşeyi dört dörtlük ancak vibram tabanın buzlu ortamlarda davranışı tabanın sertliği yüzünden beklenenin altında olduğunu farkettim. Bu konuda müşteri hizmetlerine yazdım ancak geri dönüş olmadı. Öte yandan Doğu’da hizmet veren askeri birliklerimizin bunu giydiğini düşününce bu problemin hareketlerini ne derece zorladığını düşünmek bile istemiyorum. Ancak vibram tabanların da farklı modelleri olduğunu bilmek isterseniz şuraya bir bakın.
Vibram tabanları suçlamak boyumu aşabilir ama ben burada kar lastiği yapan firmaların su tahliye şekillerinin taklit edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bütün bunlar benim öğrendiklerim… Kafası karışmış bir şekilde bu ürünleri alıp almamak konusunda düşünenlere biraz yardımcı olabildimse ne mutlu bana.

Share

Münacaat

 

birden hatırladık seninle buluşamadığımız günleri
gel ey büyük bakış yüce suskunluk gel artık beri

kentleri ve kasabaları ve köyleri çevirdik senin adına
kapıları tutmaktan artık herkesin nasır oldu elleri

olsun daha da tutarız sen varsan düşüncemizde ama gel
tutarız karaları ve denizleri ve yaşayan yürekleri

kendin karşı koydun yaptığın saraylara zindanlara tellere
yine kendin kullan artık kendi yaptığın tüfekleri

bozgun bir şubat sensin, ekmek ve kan senden, ekim sensin
nerende taşır büyütürsün nerende sonsuz gelecekleri

hatırla, kendini hatırlat, o büyük haklılığı denize giden
hatırla, karada ve denizde onardığın her yeri

hatırla, karada büyük taşları üstüste kodun, hatırla
yürüttün canalıcı denizlerde cesur gemileri

«…senin hüznün bir yazgıdır, bir eski zamandır
büyüksün artık büyük dirimine beni inandır

bir değişmezlik sanırsın çoktan beri her şeyi oysa
bir vakitler güneyde öyle kötü kullanılmış ki…»

gecikmiş bilgeliğin yaşamış bir eski ağacı hatırlatır
ki sen emzirirsin duyguyu, sen beslersin kalemleri

sen yarattın, sendeyiz, suyumuz, toprağımız kanımız
senden ey yüce bekleyiş, sanki bu kalın eller kimin elleri

artık bize soluk ver, bizi besle, kendini hatırla
ey biraz yavaş, biraz kutsal, beklerken az sevinçli

seni bağışlamam çünkü ben büyük bir dirim taşırım
çünkü ben ey derim ve severim ey demeyi bilenleri

biz bir aşk nedir biliriz seninle, biz biliriz
ey kim varsa orda o tek olanın adına çekin kürekleri

(Turgut Uyar, Divan’dan)

Share