Müzik ve İnsan beyni

Müzik, Matematik ve İnsan beyni arasındaki bağlantı hakkında saatlerce konuşabilecek insanların varlığından elbette haberdarım. Ancak ben bunu basitce ispatlayan bir örneğe dikkatinizi çekmek istiyorum. Bana da bir dostum gösterdi.

Bobby McFerrin – Crowd Interaction from Southframe on Vimeo.

Share

ÜVERCİNKA

Yapılacak o kadar iş var ki, öğrenilecek diller, okunacak seyahatnameler, romanlar, makaleler ve gözlem notları, görüşmeler, mülakatlar, düzeltilecek tezler…Sabah gazetelerinde Cumhurbaşkanı’nın Afrika sevdası aklıma düştü. Bu aralarda İran ve Türkiye için rekabet sahası Afrika.. Doğu ülkeleri Afrika’yı yeni keşfediyorlar. Acaba biz de palazlandıkça Batı’nın sömürgecilik dalgasından neler kaldıysa onlara mı talipliyiz? Bilmiyorum ve bu konuda kafam karışık.. Üretmek ve tüketmek arasındaki denge;  bazen çok mantıklı görülen ilişkilerin arkasında hastalıklı patolojiler saklayabiliyorlar. Medeniyet götürmek ve onlara iyilik yapmak durumunun da benzer temayülleri var. Her neyse  lafı uzatmayayım. Afrika’ya bu heyette gidecek yazarlarımızdan birinin köşesinde rastladım bu tanıdık satırlara…Uzunca zamandır çevirmemiştim sayfalarını…İyi ki varsın Cemal Süreyya, gönlüme tercüman oluyorsun….

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil

Cemal SÜREYA

Share

Günaydın demek bu kadar mı zor?

Sabahları herkes gözlerini birbirinden kaçırıyor..Galiba tanıdığım bütün insanlar sabah insanı değil..Gece bitmiş ama insanlar uyanamamış oluyor. Günaydın demek neden bu kadar zor geliyor bilmiyorum! Nasılsınız demek, günü kutsamak, güneşi hayırlamak bu kadar mı zor…

Bunun üzerine uzun uzun döktürmeyi düşünürken, zihin çivisi niteliğinde bir hikayeyi kuzenim İrem gönderdi. Kendisine teşekkür eder, hikayeyle sizi başbaşa bırakıyorum.

MERHABA DEMEK

1930′ larda bir Polonya kasabası olan Prochnik’in saygın baş hahamı Samuel Shapira, kırlık bölgede insanı dinç tutan yürüyüşlere çıkmayı adet edinmişti.

Sıcak, sevgi dolu ve merhametli kişiliğiyle tanınan haham yürürken karşılaştığı Yahudi olsun, olmasın herkese selam vermeye dikkat ederdi.

Günlük yürüyüşlerinde sürekli karşılaştığı insanlardan biri de, çiftliği kasabanın dışında olan Bay Mueller adında bir köylüydü. Haham Shapira, tarlasında harıl harıl çalışan çiftçinin yanından her sabah geçerdi.

Haham başıyla selam verir ve güçlü bir sesle

” Günaydın Bay Mueller, ” derdi.

Haham sabah yürüyüşlerine başlama kararı alıp da Bay Mueller’i ilk kez bu şekilde selamladığında, çiftçi soğuk bir bakışla arkasını dönmüştü. Bu köyde, Yahudiler ve Yahudi olmayanlar arasındaki ilişkiler iyi değildi; dostluklarsa çok nadirdi. Fakat haham yılmadı. Günlerce Bay Mueller’i içten bir merhabayla selamladı. En sonunda çiftçi hahamın içtenliğine inanmış, onun selamlarına şapkasını eğip gülümseyerek cevap vermeye başlamıştı.

Bu olay yıllarca sürüp gitti. Her sabah haham Shapira, “Günaydın Bay Mueller!” diye sesleniyor ve Bay Mueller şapkasını eğip , “Günaydın Bay Haham!” diyerek karşılık veriyordu, ta ki Naziler gelene kadar.

Haham Shapira ve ailesi, köydeki diğer tüm Yahudilerle birlikte kampa götürüldüler. Shapira sürekli, bir yerden bir yere sürülüyordu. En sonunda, onun son durağı olacak olan Auschwitz’e getirildi.

Trende inip yere ayak bastığında, sıraya girmesi emredildi. Sıranın arkasında beklerken, uzakta kamp komutanının sopasıyla sağı solu işaret ettiğini gördü. Sola işaret yaşamın sonu anlamına geliyordu; sağ ise vakit kazandırıyor, hatta kurtuluş anlamına geliyordu.

Kalbi hızla çarpıyordu. Sıra ilerledikçe komutana daha da yaklaşıyordu.

Sıra ona gelmekteydi. Karar ne olacaktı; sağ mı, sol mu?

Korkmasına rağmen sıra ona geldiğinde cesur bir şekilde komutanın yüzüne baktı. O anda ikisinin de bakışları birbirine kenetlendi.

Haham Shapira komutana doğru yaklaştı ve yavaşça “Günaydın Bay Mueller!” dedi. Bay Mueller’in soğuk ve hiçbir hissin okunmadığı gözleri bir an için seğirdi. O da alçak sesle , “Günaydın bay Haham! ” diye cevap verdi.

Daha sonra sopasıyla işaret edip, güç bela fark edilen bir bas selamıyla bağırdı:

“Sağa ”

Yaşama… !

Basit bir ” merhaba ” nın hayat kurtarabileceğini kim düşünür?

Bazı küçük – ya da bize göre basit ve küçük olan davranışlar büyük sonuçlar doğurabilir.

Haham, kurtuluşunun tohumlarını, başkalarının önemsiz bir köylü dediği adama yıllarca neşeyle selam vererek atmış oldu. Bir gün kaderini bu çiftçinin belirleyeceğini düşünebilir miydi?

Yatta Halberstam / Judith Leventhal – “Küçük Mucizeler”

Share