Günaydın demek bu kadar mı zor?

Sabahları herkes gözlerini birbirinden kaçırıyor..Galiba tanıdığım bütün insanlar sabah insanı değil..Gece bitmiş ama insanlar uyanamamış oluyor. Günaydın demek neden bu kadar zor geliyor bilmiyorum! Nasılsınız demek, günü kutsamak, güneşi hayırlamak bu kadar mı zor…

Bunun üzerine uzun uzun döktürmeyi düşünürken, zihin çivisi niteliğinde bir hikayeyi kuzenim İrem gönderdi. Kendisine teşekkür eder, hikayeyle sizi başbaşa bırakıyorum.

MERHABA DEMEK

1930′ larda bir Polonya kasabası olan Prochnik’in saygın baş hahamı Samuel Shapira, kırlık bölgede insanı dinç tutan yürüyüşlere çıkmayı adet edinmişti.

Sıcak, sevgi dolu ve merhametli kişiliğiyle tanınan haham yürürken karşılaştığı Yahudi olsun, olmasın herkese selam vermeye dikkat ederdi.

Günlük yürüyüşlerinde sürekli karşılaştığı insanlardan biri de, çiftliği kasabanın dışında olan Bay Mueller adında bir köylüydü. Haham Shapira, tarlasında harıl harıl çalışan çiftçinin yanından her sabah geçerdi.

Haham başıyla selam verir ve güçlü bir sesle

” Günaydın Bay Mueller, ” derdi.

Haham sabah yürüyüşlerine başlama kararı alıp da Bay Mueller’i ilk kez bu şekilde selamladığında, çiftçi soğuk bir bakışla arkasını dönmüştü. Bu köyde, Yahudiler ve Yahudi olmayanlar arasındaki ilişkiler iyi değildi; dostluklarsa çok nadirdi. Fakat haham yılmadı. Günlerce Bay Mueller’i içten bir merhabayla selamladı. En sonunda çiftçi hahamın içtenliğine inanmış, onun selamlarına şapkasını eğip gülümseyerek cevap vermeye başlamıştı.

Bu olay yıllarca sürüp gitti. Her sabah haham Shapira, “Günaydın Bay Mueller!” diye sesleniyor ve Bay Mueller şapkasını eğip , “Günaydın Bay Haham!” diyerek karşılık veriyordu, ta ki Naziler gelene kadar.

Haham Shapira ve ailesi, köydeki diğer tüm Yahudilerle birlikte kampa götürüldüler. Shapira sürekli, bir yerden bir yere sürülüyordu. En sonunda, onun son durağı olacak olan Auschwitz’e getirildi.

Trende inip yere ayak bastığında, sıraya girmesi emredildi. Sıranın arkasında beklerken, uzakta kamp komutanının sopasıyla sağı solu işaret ettiğini gördü. Sola işaret yaşamın sonu anlamına geliyordu; sağ ise vakit kazandırıyor, hatta kurtuluş anlamına geliyordu.

Kalbi hızla çarpıyordu. Sıra ilerledikçe komutana daha da yaklaşıyordu.

Sıra ona gelmekteydi. Karar ne olacaktı; sağ mı, sol mu?

Korkmasına rağmen sıra ona geldiğinde cesur bir şekilde komutanın yüzüne baktı. O anda ikisinin de bakışları birbirine kenetlendi.

Haham Shapira komutana doğru yaklaştı ve yavaşça “Günaydın Bay Mueller!” dedi. Bay Mueller’in soğuk ve hiçbir hissin okunmadığı gözleri bir an için seğirdi. O da alçak sesle , “Günaydın bay Haham! ” diye cevap verdi.

Daha sonra sopasıyla işaret edip, güç bela fark edilen bir bas selamıyla bağırdı:

“Sağa ”

Yaşama… !

Basit bir ” merhaba ” nın hayat kurtarabileceğini kim düşünür?

Bazı küçük – ya da bize göre basit ve küçük olan davranışlar büyük sonuçlar doğurabilir.

Haham, kurtuluşunun tohumlarını, başkalarının önemsiz bir köylü dediği adama yıllarca neşeyle selam vererek atmış oldu. Bir gün kaderini bu çiftçinin belirleyeceğini düşünebilir miydi?

Yatta Halberstam / Judith Leventhal – “Küçük Mucizeler”

Share