Yaşımın ve yaşamın kıyısında

Zaman geçiyor ve her şeyin şekli değişiyor. Yaşınız arttıkça olayların kurgusu ve renkleri farklılaşıyor. Bulanıklaşıyor ve zaman zaman berraklaşıyor, görünmez oluyor ve birden ortaya çıkıyor. Bazen köşeler sivrileşiyor bazen de dümdüz bir duvar oluyor önünüzde ….Labirentlerin kalıpları ve şekilleri bile değişiyor….Tünellerin sonundaki ışıklar belirsizleşiyor.. Ama siz yine de yanınızdakilere:

– merak etmeyin hemen şurayı dönünce çıkışı bulacağız!

diyorsunuz. Gülüşler ve ağlaşmalar, kahkahalar, makyajlar, yere düşmeler, merdiven çıkmalar….Bütün sahtelikler daha ilk an da anlamını kaybeder ve bütün bu bilgelik yaşla gelen bir erdemdir. Biz küçükler büyüklerin neden bazı davranışları geliştirdiklerini anlayamayız. Halbuki hepsinin haklı sebepleri vardır, belki de haksız. Her geçen yılda biz de bu erdemin parçalarından nasipleniyoruz. Bu belki de tanrı’nın insanoğlunun kaybettiği ya da dünyada geçirdiği zamana karşı verilen bir hediyedir. Kim bilir belki doğanın yıllar geçtikçe fiziksel olarak zayıflayan insan bedenine karşın manevi olarak güçlen sezgilerimiz ve olgunlaşan erdemimiz… Yaş olarak sizden genç olanlar fiziksel olarak sizden güçlü olmakla beraber sizin maskeleri düşüren sezgilerinizden yoksundurlar. Siz de kendinizden daha büyüklere karşı aynı zayıflıklara sahipsiniz.

Yılların bedenden götürdükleri ve ruha kazandıkları arasındaki denge arasındaki değişimin yan etkilerinden birisi de zaman zaman renklerin solması ve siyah-beyaz olması ve bütün acılı değişimler, belirsizlikler……

Akın’ın deyimiyle yaşamında kıyısında belirsizliğin belirgin olduğu bekleyişler…

Share

biraz da şanstır

Pers imparatorunun başveziri Buzur Mehir tarafından 1400 yıl önce tasarlanan tavla oyunu; dünyanın en popüler oyunlarından biridir. Zaman kavramından alınan ilhamla tasarlanan oyunun zamana böylesine direnmesi son derece etkileyici. Senenin birliği olarak tavla bir tanedir. 4 köşesi 4 mevsimi, tavlanın içindeki karşılıklı 6’sar hane 12 ayı, pulların toplamı ayin 30 gününü, siyah -beyaz pullar gece ve gündüzü, karşılıklı 12’ser hane günün 24 saatini simgeler.

Eski zamanlarda Hint İmparatoru, satranç oyununu Pers imparatoruna, yanında bir mektup ile hediye olarak göndermiştir.
Mektubunda oyunla ilgili hiç bir açıklama yapmazken şöyle bir mesaj yazmıştır:

Pers imparatoruna;
Kim daha çok düşünüyor,
Kim daha iyi biliyor,
Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır.
İşte hayat budur…

Pers İmparatoru donemin en alim veziri olan Buzur Mehir ile bu mesajı paylaşarak, ondan oyunu çözmesi ve kendisinin de karşılık olarak Hint İmparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini ister.
Vezir haftalarca çalıştıktan sonra gönderilen satrancın her taş hareketini ve oyunu çözer daha sonra da on günde tavlayı icat eder ve imparatora sunar. Hint İmparatoruna tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere şöyle bir mesaj hazırlanır:

Hint imparatoruna;
Evet,
Kim daha çok düşünüyor,
Kim daha iyi biliyor,
Kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır.
AMA BIRAZ DA ŞANSTIR.
İşte hayat budur..

Share