Yaşımın ve yaşamın kıyısında

Zaman geçiyor ve her şeyin şekli değişiyor. Yaşınız arttıkça olayların kurgusu ve renkleri farklılaşıyor. Bulanıklaşıyor ve zaman zaman berraklaşıyor, görünmez oluyor ve birden ortaya çıkıyor. Bazen köşeler sivrileşiyor bazen de dümdüz bir duvar oluyor önünüzde ….Labirentlerin kalıpları ve şekilleri bile değişiyor….Tünellerin sonundaki ışıklar belirsizleşiyor.. Ama siz yine de yanınızdakilere:

– merak etmeyin hemen şurayı dönünce çıkışı bulacağız!

diyorsunuz. Gülüşler ve ağlaşmalar, kahkahalar, makyajlar, yere düşmeler, merdiven çıkmalar….Bütün sahtelikler daha ilk an da anlamını kaybeder ve bütün bu bilgelik yaşla gelen bir erdemdir. Biz küçükler büyüklerin neden bazı davranışları geliştirdiklerini anlayamayız. Halbuki hepsinin haklı sebepleri vardır, belki de haksız. Her geçen yılda biz de bu erdemin parçalarından nasipleniyoruz. Bu belki de tanrı’nın insanoğlunun kaybettiği ya da dünyada geçirdiği zamana karşı verilen bir hediyedir. Kim bilir belki doğanın yıllar geçtikçe fiziksel olarak zayıflayan insan bedenine karşın manevi olarak güçlen sezgilerimiz ve olgunlaşan erdemimiz… Yaş olarak sizden genç olanlar fiziksel olarak sizden güçlü olmakla beraber sizin maskeleri düşüren sezgilerinizden yoksundurlar. Siz de kendinizden daha büyüklere karşı aynı zayıflıklara sahipsiniz.

Yılların bedenden götürdükleri ve ruha kazandıkları arasındaki denge arasındaki değişimin yan etkilerinden birisi de zaman zaman renklerin solması ve siyah-beyaz olması ve bütün acılı değişimler, belirsizlikler……

Akın’ın deyimiyle yaşamında kıyısında belirsizliğin belirgin olduğu bekleyişler…

Share

3 thoughts on “Yaşımın ve yaşamın kıyısında”

  1. hani demişsin ya; “Biz küçükler büyüklerin neden bazı davranışları geliştirdiklerini anlayamayız.”

    sanırım bütün sorun da burada zaten. hep bir şeylerden eksik kalıyoruz..

  2. Yazınızda size katılmadığım bazı noktalar mevcut hocam,

    Öncelikle “bütün bu bilgelik yaşla gelen bir erdemdir” sözünüz. Bence buradaki “erdem” sözcüğü bu cümle için biraz ağır kaçmış 🙂 erdemli olmak bir farklılaştırmayı işaret eder, eğer bu farklılaşma, yaş ile gelen “kendiliğinden” bir süreç ise, “erdemli olma” kavramının altı boş kalabilir semantik olarak.

    Ek olarak “erdem” tanımı da önemli, hangi açıdan yaklaştığınız da önemli. Örneğin Socrates yaşamın kaynağının mutluluk olduğunu söylerken, ahlaksal farklılıkların ancak bilgi ile olacağını söyler. Dolayısı ile erdem sahibi olmak bilgi sahibi olmak ile mümkündür o na göre. Yazdıklarınız ben de bu bakış açısını çağrıştırdı, zaman-erdem grafiğini çizdiğinizde, zamanla kazanılan “kendiliğinden” tecrübenin daha bilgili ve günün sonunda da daha erdemli olduğumuz sonucuna ulaştırıyor. Fakat bunun eksik olduğunu düşünüyorum.

    “Yaş olarak sizden genç olanlar, fiziksel olarak sizden güçlü olmakla beraber ssizin maskeleri düşüren sezgilerinizden yoksundurlar”

    Genel anlamda bu cümle hakkında da bazı düşüncelerim olacak. Bu cümle ile doğrudan Sezgi-Zaman grafiği çizmiş oldunuz. Dolayısı ile toplamda Sezgi-Zaman, Erdem-Zaman grafikleri ön plana çıkıyor. Burdan Sezgi ile Erdem arasında da bir ilişki çıkarmak mümkün. Fakat pratik dünyada baktığımızda yukarıdaki matematikten çıkmasını beklediğimiz Sezgi-Erdem grafiği, gerçek hayattaki bu iki kavramın ilişkisini doğru olarak ifade edebilecek bir grafik değil.

    Zamanın, değişime en kapalı olanların dahi değişimini belirli ölçüde sağladığını düşünürsek, zaman ile her şeyi ilişkilendirebiliriz zaten. Sonuçta her şey onun üzerinde konumlu. Ancak bu şekilde kavramların doğrudan zaman ile ilişkisi ne kadar doğru tartışılır.

    Bu bağlamda zamanın insan doğasının değişimine kattıkları göz ardı edilemez. Ancak sezgi ve erdem gibi iki önemli kavramın, zaman ile gelen “kendiliğinden” değişime indirgemek çok da anlamlı olmuyor. Zira, sezgi en genel ve felsefik anlamıyla, gerçeği içten yahut içeriden kavrayabilme yetisi ile ilgilidir. Buna ulaşmanın zorluğu zaman ile ilişkisinden çok, Schopenhauer’in de dediği gibi “isteme ve tasarım olarak dünyamız” ile igilidir. Yani algımızda yarattığımız dünyadan ne kadar uzaklaşıp, nesne nin özüne ne kadar indiğimizle ilgili. Bu zaman ile doğrudan ilgili olmaktan çok istem ile ilgili. Özel ulaşmayı seçmek, ona niyet etmek ile ilgili.

    “Siz de kendinizden büyüklere karşı aynı zayıflıklara sahipsiniz”

    Bu sözünüz ile de bütün bu süreci yaşamayı seçmemiş olmakla zayıflık arasında ilişki kurmuşsunuz. Ben en genel anlamda insanların hislerinin yargılanamayacağı düşüncesindeyim. Ek olarak yaptığınız ayrımı keskin gördüm. Kendi içinizde sizin kurduğunuz ilişkilere göre erdemli olmak ile bu yönde hareket etmeyenler arasında ciddi bir ahlaki çizgi çizmişsiniz. Aslında böyle bir çizgi olmadığını düşünmekteyim.

    Ben toplum faydasına 100 adam öldürdüğüm için daha mı erdemliyim? yoksa kendi ahlak anlayışım gereği katil miyim? Hangi Erdem?

  3. Eline sağlık! Ben erdem dedim. Sen tut irfan de…baktın o da olmadı o zaman da fehm de…İdrak de ayrı bir alternatif olabilir…Her ne dersen de… Bazı hasletler ancak zaman sayesinde demleniyor..

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.