Yaşımın ve yaşamın kıyısında

Zaman geçiyor ve her şeyin şekli değişiyor. Yaşınız arttıkça olayların kurgusu ve renkleri farklılaşıyor. Bulanıklaşıyor ve zaman zaman berraklaşıyor, görünmez oluyor ve birden ortaya çıkıyor. Bazen köşeler sivrileşiyor bazen de dümdüz bir duvar oluyor önünüzde ….Labirentlerin kalıpları ve şekilleri bile değişiyor….Tünellerin sonundaki ışıklar belirsizleşiyor.. Ama siz yine de yanınızdakilere:

– merak etmeyin hemen şurayı dönünce çıkışı bulacağız!

diyorsunuz. Gülüşler ve ağlaşmalar, kahkahalar, makyajlar, yere düşmeler, merdiven çıkmalar….Bütün sahtelikler daha ilk an da anlamını kaybeder ve bütün bu bilgelik yaşla gelen bir erdemdir. Biz küçükler büyüklerin neden bazı davranışları geliştirdiklerini anlayamayız. Halbuki hepsinin haklı sebepleri vardır, belki de haksız. Her geçen yılda biz de bu erdemin parçalarından nasipleniyoruz. Bu belki de tanrı’nın insanoğlunun kaybettiği ya da dünyada geçirdiği zamana karşı verilen bir hediyedir. Kim bilir belki doğanın yıllar geçtikçe fiziksel olarak zayıflayan insan bedenine karşın manevi olarak güçlen sezgilerimiz ve olgunlaşan erdemimiz… Yaş olarak sizden genç olanlar fiziksel olarak sizden güçlü olmakla beraber sizin maskeleri düşüren sezgilerinizden yoksundurlar. Siz de kendinizden daha büyüklere karşı aynı zayıflıklara sahipsiniz.

Yılların bedenden götürdükleri ve ruha kazandıkları arasındaki denge arasındaki değişimin yan etkilerinden birisi de zaman zaman renklerin solması ve siyah-beyaz olması ve bütün acılı değişimler, belirsizlikler……

Akın’ın deyimiyle yaşamında kıyısında belirsizliğin belirgin olduğu bekleyişler…

Share

Simurg – Anka Kuşu

Simurg, bir masal kuşudur. Uzun boynunda beyaz bir halka bulunan, safran tüylü, güzel sesli, insana benzer kocaman bir kuş… Kuşların sultanıdır Simurg Anka Kaf Dağı’nın ardında Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş…

Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kul olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış.

Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Efsaneye göre, kuşlar, sultanlarını bulmak üzere toplanıp yola çıkarlar bir gün… Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar.

“Yol uzun, yolculuk zorludur.”Aşk Denizi”nden geçerler önce… “Ayrılık Vadisi”nden uçarlar… “Hırs Ovası”nı aşıp, “Kıskançlık Gölü”ne saparlar…

Kuşların kimi Aşk Denizi’ne dalar, kimi Ayrılık Vadisi’nde kopar sürüden… Kimi hırslanıp düşer ovaya, kimi kıskanıp batar göle… Yolculuk bittiğinde, Kaf Dağı’nın ardına sadece 30 kuş varabilmiştir. Sultanları Simurg’u bulamazlar orada…

Sonunda sırrı, sözcükler çözer: Farsça “sı”, “otuz” demektir. Simurg” ise “kuş”… “SİMURG ANKA – Otuz Kuş” demekmiş.”30 kuş”, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir. Onların hepsi Simurg’muş. Her biri de Simurg’muş.

Simurg Anka’yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayız. Ve bu nedenledir ki gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.

“Simyacı” da, bu “kendinin efendisi olma” bilincini anlatır aslında… Mısır piramitlerinin eteklerinde hazine arayan Endülüslü çobana Simyacı’nın dediği gibi,”Yolculuk bir öğrenme yöntemidir. Bilmemiz gerekenleri bize o öğretir.”Saklı hazineyi, vurulduğu sevgiliyi, kaybettiği ülkeyi arayan gezgin, büyük sınavlardan geçip yaman engeller aşarak kendi benliğine ulaşır, şuuruna kavuşur bu destanların Kaf dağlarında… Ve sonunda “kendi hazinesi”ni bulur…

Anlar ki, keşfedilecek ülke, insanın kendisidir. Umut’u tanısam, ona “Özgürlük, aradığın yerde olmayabilir, ama kalkıştığın yolculuk, seni özgürleştirebilir” demek isterdim.

Umut, bu sırdadır. Sır da Umut’ta… Simurg da denir Zümrüd-u Anka kuşuna ve şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır…

Share