Erdem’e övgü yazılırken…

Kısa bir aralık gezinti’den sonra İstanbul’a döndüm. Behramkale Kadırga koyunda ve Alibey adasında küçük bir tatil geçirdim. Behramkale diğer adıyla Assos, Alibey adası Cunda adası ismiyle maruftur. Bu toponomi meselesi üzerinde yazmayı düşündüğüm konulardan birisi ama şimdilik Assos’u anlatayım. Kendi çektiğim ve Aristo’nun manzaraya bakarak kitaplarını yazdığını düşündüğüm manzarayı sizin için fotoğrafını çektim.

Ünlü düşünür Aristo,Assos Kralı Atarneus’lu( Bugünkü Dikili yakınlarıda antik kent) Hermias’ın ünlü Akademi’den(Academia) okul arkadaşıdır.

Platon’un(Eflatun) ölümüyle önemini yitiren Academia’dan ayrılan Aristo’yu Hermias, Assos’a davet eder.

Efendim şöyle de bir hikaye vardır:

Assos Kralı Hermias’in kız kardeşi Pythias’in güzelliği dillere destandır… Pythias’i görenler O’nu bir daha akillarından çıkaramamaktadır… Ünlü düşünür Aristo, Hermias’ın okul arkadaşıdır. Hermias, Aristo’yu Assos’a davet eder, bu davete icabet eden Aristo da, yemekte Pythias’i görür görmez aşık olur ve yemekten içmekten kesilir, bunun üzerine Hermios, Assos’da bir okul açtığı takdirde kız kardeşini Aristo’ya vereceğini vaadeder.Ve hikaye mutlu sonla biter, Aristo ile Pythias evlenir ve Felsefe Okulu kurulur.

Gerçekte Hermias’ın amacı Filozof Kral olabileceğini Aristo’nun da yardımıyla kanıtlamaktır.Bu daveti kabul eden Aristo Atina’dan Assos’a gelerek burada bir felsefe okulu kurar.Bir başka ünlü düşünür Ksenokrates’de bir süre Assos’da Aristo ile birlikte çalışır.Burada 3 yıl boyunca (M.Ö. 348 – 345) felsefe dersleri veren Aristo Hermias’ın kızkardeşi Pythias ile burada evlenir ve yine adını Pythias koydukları kızları burada doğar. Aristo burada öğrencileriyle birlikte canlıların anatomisi ve yapısıyla ilgili araştırmalarda bulunur.Özellikle zooloji ve biyoloji alanında gözlemlerde bulunur.Ünlü Siyaset(Politics) ve şu an kayıp olan Krallıkda( On Kingship) adlı eserlerine burada başlamıştır. “Erdem’e Övgü” isimli eserini burada hazırlar.

Share

Beş Maymun Hikayesi ve Toplumsal/Kurumsal Negatif Öğrenme

Kafese beş maymun koyarlar. Ortaya da bir merdiven konur ve tepesine de iple bir kangal muz asılır. Her bir maymun merdivenleri çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerine soğuk su sıkılır.Her bir maymun aynı denemeyi yapar, buz gibi soğuk suyla ıslatılır.

Bütün maymunlar bu denemeler sonunda sırılsıklam ıslanırlar. Bir süre sonra muzlara doğru hareketleneni diğer maymunlar engellemeye başlar.Su kapatılıp maymunlardan biri dışarı alınır, yerine yeni bir maymun konulur. İlk yaptığı iş, koşup muzlara ulaşmak için
merdivene tırmanmak olur. Fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu bir de döverler.

Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymunla değiştirilir.Ve o da merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer. Bu maymunu en şiddetli ve istekli döven de biraz önce diğerleri tarafından engellenen ve ilk dayağı yiyen Birinci yeni maymundur.

Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. Bu da ilk atağında diğerleri tarafından cezalandırılır. Diğer dört maymundan yeni gelen ikisinin en yeni gelen maymunu niye dövdükleri konusunda hiç bir fikirleri yoktur ama en iştahlı dövenler de onlardır. Sonra en baştaki ıslanan maymunların dördüncü ve beşincisi de yenileriyle değiştirilir.

Ama tepelerinde o bir kangal muz hala asılı olduğu halde artık hiç biri merdivene yaklaşmamaktadır. Neden mi? Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmektedir…

Ortadogu savası mı?

İşte bu nokta organizasyonel (ya da toplumsal) negatif öğrenmenin şartlanmanın başladığı yerdir.Hatta hayatınızdan memnun olmaya başlar, kurulu düzenin savunucusu olup karşı çıkana da en çok ve en iştahla siz engel olursunuz.

Share

Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar !

Beyrut’ta olanlar için artık konuşamıyorum. Artık gözyaşım kurudu. Geceleri sessiz mırıltılarımla yükseliyor dualarım gökyüzüne!. Beyrut’un ne kadar hasar aldığını tahmin etmek mümkün değil!
Ancak bu sitede şimdiye kadar kaç kişinin öldüğü temsili tabutlarla gösterilmiş.Şöyle bir görüntüsü var sitenin:

İnsanların yüzlerindeki acıyı, kederi ve üzüntüyü kaldıramıyorum artık.

Ben derdimi anlatamıyorum artık kuru gözyaşlarımla en sevdiğim şiirlerden birini halime tercüman ediyorum.

MENDİLİMDE KAN SESLERİ

Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
Çocuğum beni bağışla

Ahmet Abi sen de bağışla
Boynu bükük duruyorsam eğer

İçimden öyle geldiği için değil
Ama hiç değil

Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer

O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa

Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine

Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer

Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları

Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki

Ve avlularına
(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)

Ve sözlerine
(Yani bir cep aynası alım-satımına belki)

Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne

Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına

Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı işsizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
— Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben —
Cıgara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da simdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
İstasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi
Çocuklar doğururdu
Ve o cocukların dunyayı düzeletecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar…
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır
Diyeceğim şu ki
Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Trenler tıklım tıklım
Trenler cepheye giden trenler gibi
İşçiler
Almanya yolcusu işçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su şişeleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
İşte o kadar.
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.

Edip CANSEVER

Share