Yazmak ve konuşmak

Yazmak tarih kadar eski bir olgu olduğunu zannediyorum. Zannediyorum çünkü tarih yazının bulunuşuyla birlikte ortaya çıkıyor. Yazmak benim için zor bir şey, belki oradaki birçok insan için de zor bir süreç. Kuyudan su çekmek, akıntıya karşı yüzmek, rüzgara karşı kum savurmak kadar güç ve yorucu bir maceradır yazmak.. Yazmak tarihe kayıt geçmektir. Silinmeye karşı insan hafızasının nisyan ile malul oluşuna karşı alınmış güya bir tedbirdir. Konuşmak ne kadar tanrısal bir olguysa bence yazmak o kadar insani bir alışkanlıktır. Allah insanı ilk yarattığında Adem’le konuşmamış mıdır? O Adem ki, insanoğlunun atası, ona Allah’tan gelen mesajları tanımlarken biz ‘suhuf’ geldiğini söylüyoruz.

Yanılıyoruz, Allah sözlerle ifade etmiş ve Adem sayfalara denk gelecek şekilde yazmıştır. Yazılmasa sayfalar denilirmiydi hiç! İşte sırf bu yüzden söz ebedidir ve ilahidir diyorum. Halbuki yazı insanoğlu’nun ebedilik iddiasının bir parçasıdır. İnsanoğlu bunu farketmiş olmalı ki; verba volent, scripta manent demiştir. Mealen söz uçar, yazı kalır demiştir.

Share