Dünya dönerken Ä°stanbul’dan uzakta

Uzun bir aradan sonra tekrar iÅŸ başındayım. Ä°srail’in Lübnan’a giriÅŸini takip eden haftasonu itibariyle Ä°stanbul dışına çıktım. IDO’nun Yenikapı-Bandırma feribotlarıyla yola çıktım. Bandırma’dan Balıkesir’e giderken aÅŸağıdaki güzel ayçiçek tarlasıyla karşılaÅŸtım. Ayçiçeklerin bu estetik görüntüsüne bayılırım. Yurtdışında ayçiçekler çiçek olarak da satılırken ülkemizde ancak tarlalarda görebilirsiniz.

Neyse işte bu manzarayı sizlerle de paylaşmak istedim. Bu resimleri küçük olarak buraya koyuyorum. Dosya boyutu olarak epey büyük resimler gerçekten ilgileniyorsanız indirmenizi tavsiye ederim.
Günebakanlar

Buradan Balıkesir yoluyla önce Edremit’e sonra Altınoluk’a geçtim. Bu arada eÄŸer oralara giderseniz Edremit’teki Cumhuriyet lokantasına bir uÄŸrayın. Özellikle dondurma’lı hoÅŸmerim tatlısını tavsiye edersim. Ancak biraz kalabalık bir esnaf lokantası olduÄŸu için öğle yemeÄŸi vaktinden sonra gitmenizi öneririm.

Hakkı Devrim bir yazısında şöyle anlatıyor orayı:

– Öğle yemeÄŸini Edremit’te yiyecekseniz hiç tereddütsüz Cumhuriyet Lokantası’na gideceksiniz, dediler bize.
Cumhuriyet ve lokanta! Bir iÅŸyeri için 2005 Türkiyesi’nde nostaljik sayılası adlar deÄŸil mi?
Ben lokantanın asıl adını, adımımızı içeri atar atmaz koydum:
– Hanımlar! Birinci sınıf bir esnaf lokantasındayız. Canınız ne çekerse içinize sindire sindire, ağız tadıyla yiyebilirsiniz.
Kuzu tandırın lezzetini, yanındaki pilavın kıvamını, ağzınıza layık tepsi böreklerini, karışık sebzeyi, mevsim salatasını, o cânım künefeyi tariften ve tafsilden ben âcizim. Gurme yazarlar bir yana, benim gözümde bu işin aslı ustası Allah için Hıncal kardeşimdir.
Esnaf lokantası ne demektir önce onu anlatmaya çalışayım.
Müşterisi yakın çarşı esnafı olan lokantadır, bir kere. O dükkân sahipleri ki Allah’ın günü öğle yemeklerini evleri dışında yemek zorundadır. Düşünebiliyor musunuz, yılın üç yüz küsur günü karnını doyuracağı lokantada ne tür yemek arar bu insanlar… Ki hepsi para pul sahibi, aÄŸzının tadını bilen, talepkâr adamlardır; eli lezzetli olmayan kadına da iyi gözle bakmayan…
Cumhuriyet Lokantası ÅŸaka maka deÄŸil, MahmutpaÅŸa’nın en mutena esnaf lokantalarını aratmayacak bir yerdi.
Yalnız yemekleriyle deÄŸil havasıyla da… Yaz sıcağına ve lokantanın kalabalığına raÄŸmen orada niye hiç sıkılmadığınızı anlamakta güçlük çekersiniz. Sizi hafifleten, yediklerinizin tadına ilaveten ayrıca mutlu eden nedir bilir misiniz? Garsonların güler yüzü, gözlerini üzerinizden eksik etmeyiÅŸleri, istediÄŸinizi anlamakta ve getirip götürmekteki akıl almaz hızları.
Evet, esnaf lokantasının bir özelliği de budur: garsonları!
Bir ara hanımlar bir şey istedi. Çocuklar çok koşuştu, ben davranayım dememle omuzuma bastırıp beni yerime oturtmaları bir oldu. Biliyorum, masalar arasındaki dar geçişlerde kalabalık etmemden korktukları için.
Bir servis, bir hizmet virtüozitesidir bu, kelimelerle anlatmak kolay değil.
*
Cumhuriyet Lokantası’nda o gün Rakım Çalapala’yı, Yusuf Ziya Ortaç’ı, Burhan Felek’i, Şükrü Baban’ı… gazeteci aÄŸabeylerimizi; OÄŸuz Toktamış, Çetin Özkırım gibi, lokanta adresi bilir arkadaÅŸlarımı da hatırladım. Hepsi rahmetli.
Hatırımda bir iki adres kalmış gibi geliyor. Ä°stanbul’a ilk indiÄŸimde, Sirkeci, MahmutpaÅŸa taraflarında arayıp bulacağım.
Onlarla birlikteymişim gibi, tek başıma oturup, ağız tadıyla karnımı doyuracağım.

Neyse efendim, sonrasında Altınoluk’ta Vardar dondurmacısında Damlasakızlı dondurma yemenizi tavsiye ederim. Bu sene Altınoluk’un suyu bir baÅŸla soÄŸuktu. Ä°nsanı ilk giriÅŸte titretecek kadar soÄŸuktu. Hele benim gibi Akdeniz çocuÄŸuysanız bu su epey soÄŸuk gelecektir.
Altınoluk pazarında satılan envai çeÅŸit bitkilerden almayı unutmayın. Benim favorim limon kekiÄŸidir. Her sene olduÄŸu gibi bu sene de zeytinyağı seferine çıkıldı. Bir sürü dükkanda zeytinyağı içilerek en güzeli belirlendi. Benim favorim olan dükkanı isteyenlere söyleyebilirim. Ph derecesi 0.7 civarında taÅŸ kırma su baskı bir yaÄŸ aldım. Altınoluk seferimi bitirerek Antalya’ya devam ettim.

Işık Üniversitesinin tanıtım günleri başladı. Eğer İktisadi ve İdari Bilimler bölümleriyle ilgileniyorsanız ve özellikle Uluslararası İlişkiler bölümünü istiyorsanız benimle yazışabilirsiniz. Sizi bölümüzden öğrencilerle tanıştırarak birinci ağızdan bölümümüz hakkında bilgi edinmenizi sağlayabilirim.

Ya da üniversitemizin hazırladığı tanıtım günlerine katılabilirsiniz. Detaylı bilgiyi http://aday.isikun.edu.tr adresinden alabilirsiniz.

Ben kendi yazdığım bir metinde şöyle demiştim:

Işık Üniversitesi, öğrencilerini geleceğin dünyasına hazırlar. Okuyan, düşünen, tartışan ve planladıklarını eyleme geçirebilen bireyler yetiştiren bir üniversitedir. Öğretim üyelerinin kapılarının öğrencilerine her zaman açık olduğu ve gençlerin bütün problemleriyle aile sıcaklığıyla ilgilendiği bir ortamdır.

Işık Ãœniversitesi meslek hayatınıza atacağınız ilk adımınızın güçlü olmasını saÄŸlamak için çalışır. DostluÄŸun, barışın ve baÅŸarının kalite ile harmanlandığı bir yuva sunar sizlere… Işık Ãœniversitesinde paylaÅŸacağımız temel deÄŸerler laik ve çaÄŸdaÅŸ kimlik, akademik etik deÄŸerlere saygı, kalite ve deÄŸerlendirme kültürü, uluslararası normlar, öğrenci merkezli eÄŸitim olacaktır.

Üniversite mezuniyeti sonrasında herkesten bir adım önde durmanın ve farklı olmanın bilincinde iseniz sizi de aramızda görmek istiyoruz!

Son olarak bölüm öğrencilerimizden Pelin’in ifadelerine kulak verin:

Pelin Pırnal

Uluslararası İlişkiler Bölümü, 4. sınıf öğrencisi

Tanıtım günlerinde Işık Ãœniversitesi’ne gittiÄŸim zaman Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü’nden bir hocanın bana 40 dakika ayırması beni çok etkiledi, okuldan çıkar çıkmaz “ben buraya gelmek istiyorum” dedim ve ÖSYM Bursu ile kazandım. Uluslararası Ä°liÅŸkiler Kulübü baÅŸkan yardımcısıyım ve voleybol takımındayım. Bölümümüzün ilk öğrencilerinden olmaktan mutluluk ve gurur duyuyorum. Hocalarımızın kapısı her zaman açık, “merhaba” demek için uÄŸrayıp, yarım saat muhabbet edebiliyoruz. Bunun baÅŸka bir okulda bulunacak bir ÅŸey olduÄŸunu hiç sanmıyorum. Son senemde ise Åžile’de okuyacak olmak beni çok heyecanlandırıyor. Yepyeni bir kampüste okumak ve avantajlarından faydalanabilmek çok güzel bir ÅŸey. Mezun olduktan sonra bu eÅŸsiz ve sıcak ortamı çok özleyeceÄŸim.

Share

Rüzgarla Sevişmek

Galata Panaroma
Eminönü’den vapura binip, en üst kata çıkıp gölgeli bir kenarına iliÅŸilir. Vapurun hareket etmesiyle birlikte Galata’nın muhteÅŸem manzarasına bakarak rüzgarın sizi yavaÅŸ yavaÅŸ okÅŸamasına izin verirsiniz. Yaz rüzgarı en romantik tadında yüzünüzü okÅŸayacaktır. Tuzlu bir koku burnunuzu okÅŸarken, rüzgar ellerini saçlarınızın arasında dolaÅŸtırarak okÅŸamaya devam eder.
Binlerce buseler kondurur yanaklarınıza ve dudaklarınıza…Sizi koltuÄŸuna doÄŸru iter ve ister istemez kabullenmiÅŸ bir ÅŸekilde kendinizi rüzgarın kollarına teslim ederseniz. Sıcak, samimi ve farklı bir zevkle kendinizden geçersiniz. Vapurun yanaÅŸma manevralarıyla gözlerinizi açtığınızda tek hatırladığınız rüzgarla seviÅŸtiÄŸinizdir..
Ben rüzgarı çok seviyorum.. Hele de BoÄŸaz’ın rüzgarıysa daha çok seviyorum.
Yukarıdaki fotoğrafı bugün ben çektim. Ne kadar nazlı değil mi?
Share

Kahve Yemen’den gelir… Coffee Kahwa..

Kahvenin ilk vatanı Afrika’dır. HabeÅŸistan’daki Hristiyan manastırlarında keÅŸiÅŸler otlatmaya çıktıkları keçilerin bitkinin tohumlarını yedikten sonra hareketlendiklerini görmüşler ve bu bitkiyi piÅŸirip içmeye baÅŸlamışlardır.BulunduÄŸu yerin adı olan Kaffa’dan gelen ve kahve adını alan tohumlar OrtaçaÄŸ sonlarında Güney HabeÅŸistan’dan Yemen’e, oradan da Mekke’ye geçmiÅŸtir. Hac mevsiminde buralara gelen Müslümanlar kahveyi kendi ülkelerine götürmüşlerdir. Bu arada özellikle Müslümanlar için Hacc’ın ne türlü bir sosyalleÅŸme merkezi olduÄŸuna da dikkatinizi çekmek istiyorum. 16. yüzyılda Osmanlı’ya Yemen’den gelen kahvelerin oluÅŸturduÄŸu kahvehane kültürü epey dikkati çekmiÅŸtir.

Bazı kaynaklarda ilk kahvehane Tahtakale’de (1553-1554) Halepli Hakem ile Şamlı Şems tarafından açıldığı yazmaktadır. Meddah hikayelerinin anlatıldığı tam bir buluşma mekanı kahvehaneler. Ne demişler;

Gönül ne kahve ister ne kahvehane,

Gönül muhabbet ister kahve bahane!

Kahve çekirdeğini hazırlamanın birçok çeşidi vardır . Öncelikle belki kahve çekirdeklerinin çeşitlerinden bahsetsek daha iyi olacak sanırım.

Kahve denilen meyva işte şu ağaçta yetişir:

Bu ağacın üzerinde kırmızı kırmızı çekirdekler görürsünüz. Aslında dışında zarı olan kahve meyvalarıdır bunlar.

Onlarda şöyle olur:


Bu meyvalar toplantıktan sonra şuradaki gibi bir yığın oluşur. Kabuklarından arındıktan sonra elimizde kalan

Basitçe kahvenin hikayesinin ilk adımı burada biter. Esasında başka bir kapının aralandığı yerdir bundan sonra..

Kahvelerin kendilerine ait aromaları yetiştirildikleri yerlere göre değişir.

Soru ÅŸu: Nerelerde kahve yetiÅŸtirilir?

Güney Amerika: Colombia, Peru ve Brezilya kahveleri en bilinenleridir.

Orta Amerika: Kosta Rika, Guatemala, Nikaragua ve Meksika kahveleri en bilinen çeşitleridir.

Adalar Bölgesi: Papua Yeni Gine ve Porto Riko kahveleri ünlüdür.

Orta DoÄŸu ve Uzak DoÄŸu: Hindistan, Java, Sulawesi, Sumatra kahvelerine sahiptir.
Afrika: Yemen, Etiyopya, Kenya, Tanzanya, Zambia kahveleri de bilinen çekirdekler arasındadır.

Bu kahvelerin hepsinin kafein’den arındırılmış türlerini piyasada bulmak mümkündür. Ayrıca ÅŸunu da ilave etmeliyim ki, bu kahveler içim özelliklerine ve aromalarına göre çeÅŸitli sınıflamalar tabi tutulmuÅŸtur. Genel olarak Amerika kıtası kahveleri yumuÅŸak içimlidir. Afrika kahveleri damağı okÅŸuyan aromasıyla dikkati çeker, ancak içlerinden aromatik ve baskın tatlara sahip Etiyopya kahvesini belirtmeliyiz. Uzak doÄŸu kahvelerinin çoÄŸunluÄŸu baskın tatları ve ağır aromasıyla dikkati çeker.

Gelecek yazılarımda kahve kavurma çeşitlerine ve çekim metodlarını anlatmaya çalışacağım.

Kopi Luwak diye bir kahve duydunuz mu hiç? Ya dibek kahvesini denediniz mi? Mırra’yı sever misiniz? Menengiç kahvesine ne dersiniz?

Bu kadar konuştuktan sonra bir fincan kahve içmeden olmaz değil mi?

Bu arada kahva hakkında yazılmış için şöyle bir derleme yapmışlar, bunu görmenizde fayda var. Ama ben başka kitapları da biliyorum. Onları da gelecek yazılarımda belirteceğim.

Share