Anasını bak kızını al!

Biliyorum başlık hiç de yazacağım konuya uygun değil. Ama içimden Türkiye’nin bilimsel garipliği ya da görünüşe aldanan insanlar gibi başlıklar atmak gelmedi.

Yazılıcak ne kadar konu var aslında;

– YÖK’ün yeni mevzuat düzenlemesi

-İki konu burada dikkatimi çekti ya da üç

i) Politik söylemlerin artık suç sayılmaması

ii) İntihal ya da plagiarism olarak tabir edilen çalıntı bilgi üretmeye ceza verilmiş olması. Tabii bu ülkede enternasyonal olarak hırsızlık yapan insanlar rektörlük yapmışken bunu ne derece hayata geçirebilirler emin değilim.

iii) Çıkarma cezası kapsamındaki “ırza tecavüz etmek”, “yükseköğretim kurumlarına cinsel tacizde bulunmak” olarak iki yarıyıl uzaklaştırma cezası kapsamında düzenlendi . Neden sevgili YÖK’ümüz ırza tecavüz’ün cezasını indirdi anlamakta zorlanıyorum.

Öte yandan taşra üniversitelerinin durumu hakkında yazılmış güzel bir yazıyı da sizinle paylaşmak isterim. Yazının devamı da hızlıca geldi.

Şimdi eğer aşağıdaki resmi şimdiye kadar görmediyseniz lütfen benimle kalın. Yok ben bunu biliyorum yaaa.. diyenlerdenseniz.. Başka bir programda aynı saatte görüşmek ümidiyle temennimi sunup ben duymayanlar için anlatmaya devam ediyorum.

Resimdeki şahsın ismi Bobak Ferdowsi yani biz ifademizle Babak Firdevsi..Komşumuz İran’dan zamanında Amerika’ya gitmiş bir vatan evladı. Guardian yazısında bilinen adıyla NASA Mohawk Guy kişi. Bazılarınız bozulmuş çocuk oralarda ifadelerini kullanabilirsiniz. Benim odak noktam şurası Firdevsi bizim ülkemizde bir çok kurumda işe bile alınmazdı. Sanırım NASA bütür konuları kafasına takmıyor. Hatta bizim eğitim sistemimizde tırnak, saç ve kıyafet kontrolü yapıldığı için herkesin aynı tornadan çıkmış gibi görünmesi istenen hatta beklenen bir durumdur.

Bu Firdevsi’nin hikayesi bir yana Ezgi Başaran’ın yazdığı Türk bir araştırmacının hikayesi bizi taraftaki durumu anlatıyor.

EZGİ BAŞARAN

Türkiye / 09/08/2012

NASA’nın Mars projesinin başındakilerden biri, 31 yaşındaki Ferzan Akalın. Acaba ABD’ye gitmeseydi ne olurdu?

Mars’a orta boy cip büyüklüğünde bir araç indi. 9 yaşındaki bir kız çocuğu koymuştu ismini: Curiosity. Merak. Merakımızı besleyecek. Daha doğrusu merak etmeyi bilenleri.
Hem atmosferi alıp içindeki gazları inceleyecek. Hem de bir kol aracılığıyla katı maddeleri toplayacak. Çakıl, taş ne varsa gövdesinde biriktirip inceleyecek.
Nasıl inceleyecek? SAM sayesinde.
Curiosity’nin içindeki en büyük bilim aracının adı bu. SAM, yani Sample Analysis at Mars. Mars’taki örnekleri analiz aracı.
Hayati bir görevi var SAM’in. Kelimenin gerçek anlamıyla hayati.
Mars’ta buz şeklinde suyun bulunması ya da hayatın var olabilmesi için hem su hem de organik karbonla karşılaşılması gerekiyor.
İşte bizim SAM’in görevi organik karbonu bulmak.
İnsanlık onun elektronik aklına ve eline bakıyor diyebiliriz.
Dikkatinizi çektiyse bizim SAM dedim. Çünkü bu hayati bilim aracının NASA’daki proje müdürü 31 yaşında bir Türk kadın. Ferzan Akalın (Jaeger). İnanmazsınız, benim liseden arkadaşım.
Bana matematik kopyası vermişliği vardır, o derece. (Kopyayı nereden alacağını bilmek de önemlidir, takdir edilmeliyim.)
İki yıldır bu proje üstünde çalışıyor. SAM’in bir ikizini de dünya üstünde inşa etti ve o NASA’da hazır bekliyor. SAM Mars’ta keşfe başladığında, icraatlarının aynısını Ferzanlar Dünya’da uygulayıp test edecekler.
Gecesini gündüzünü SAM’e adamış vaziyette.
Curiosity Mars’a indiğinde havalara uçan mavi gömlekli NASA görevlilerini gören annesi ve anneannesi o günün akşamında telefonda Ferzan’a “Parti hâlâ sürüyor mu, eğleniyor musunuz?” diye sormuş. “Yok anne, ne eğlenmesi, herkes deli gibi çalışıyor, televizyonda gördüğünüz atlama zıplama ancak 1 saat sürdü” diye cevap vermiş. E, orası NASA.
Madem ki aracımızın adı Merak, insan düşünmeden edemiyor.
Merak ediyorum, Ferzan ABD’de Iowa Üniversitesi’nde fizik bilgilerini ilerletmeseydi, Marmara Üniversitesi’nde kalsaydı…
Burada bir bilim kadını olsaydı…
Öğrencilerinden bir kısmını terörist diye fişleyen, sosyal medyadan onları tehdit eden, doçentine sözlü şiddet uygulayan bir dekana düşebilirdi.
Fikrini söylediği için 2000’i aşkın tutuklu öğrenciden biri olabilirdi.
Flörtü sakıncalı bulan rektör zihniyetinden birine çatabilirdi.
Üyeleri artık hükümet tarafından belirlenen Türkiye Bilimler Akademisi’ne uygun bulunmayabilirdi.
YÖK gibi bir yapısal tuhaflıkla uğraşıp bir vaizin ikinci adam olarak atanmasına “Rabbim verdikçe veriyor” gibi makbul bir tepki gösteremeyebilirdi. O zaman isminin üstü çizilebilirdi.
Bu topraklarda öğütülüp, bilimle uzaktan yakından ilgisi olmayan kıstaslara göre elenebilirdi.
Merakın ve soru sormanın yıkıcı müeyyideleri olan bu memlekette kuruyup gidebilirdi.

* * *

Sanat muhafazakâr, bilim yalan, spor kirli futbol dünyasına hapis.
2023’te en büyük ülke olma hedefine duble yol kategorisinde mi ulaşacağız?
Ayrıca öyle duble yollar yapıyoruz ki iki yağmur, bir kamyonetle Mars’tan daha engebeli asfalt vadiler oluşuyor şehirlerimizin ortasında.
Ferzan’a söyleyeyim de, insanlığa yeni bir dünya araştırmaktan fırsat bulduğunda, SAM’den bizim için duble taş toprak toplamasını istesin.
Ülkesine borcu. Filan.

NOT: Ferzan birkaç yıl önce yine fizik doçenti olan Amerikalı eşiyle Türkiye’ye dönmek ve bir üniversitede çalışmak için başvurularda bulunmuş ama kimseden yanıt alamamıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ise Ferzan’dan haberi bile yok.

Share

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.