Bu matem dolu cennet

Etrafımda olup biten bütün gelişmeleri mikro ölçekte ve makro seviyede düşününce çıldıracak hale geliyorum. İnsanları ve onların hırslarını anlamaktan çok uzağım. Öte yandan güçlerini yumurta tokuşturur gibi yarıştıranları da hayretle izliyorum. Yaşamak ve insan olmak dengesini karmaşa içinde unutuyoruz. Halbuki hepimiz yarınlara çocuklara yetiştiriyoruz. Bir çoğunu daha şimdiden bezdirdik ve ümitsizliğe ittik! Kimin yolladığını bilmediğim ama iki sabahtır açık Firefox sekmemde çalan şarkının sözleri durumu gerçekten iyi özetliyor:

Ah ölümden korkmam eğer

Üstüme kokun sinecekse

Ah mahşer bir düğündür

Tanrının sesi seininki gibiyse

Vur hadi durma

Bana bir makber hazırla

Ölüm saf candır

Güzel ellerin değecekse

Öldür

Bitsin bitecekse

Bu matem dolu cennet

Bir kelepçe

Ruhum kanıyor

Kalbim eriyor

Haykır!

Tek ki bir şey söyle

Bu sessiz cerahat işkence

Usulca sızıyor

Kanımdan içeri

Son nefesimi

Doldur dudağına

Ve sonra…

Öldür ruhum özgür kalsın kollarında

Matem son bulsun cennet cemrem oldukça

Öldür ruhum özgür kalsın kollarında (Vur hadi durma)

Matem son bulsun cennet cemrem oldukça (Bana bir makber hazırla)

Ölüm saf ölüm candır

Güzel ellerin değecekse

Öldür

Bitsin bitecekse

Bu matem dolu cennet

Bir kelepçe

Ruhum kanıyor

Kalbim eriyor

Haykır!

Tek ki bir şey söyle

Bu sessiz cerahat işkence

Usulca sızıyor

Kanımdan içeri

Share

Mutluluk hesabı

70 yaşında , ufak tefek, kendinden emin ve gururlu, her sabah sekizde giyinip kuşanan ve her ne kadar kör bile olsa saçlarını kıvırıp makyajını mükemmelce yapan yaşlı hanım bugün bir huzur evine taşındı.

72 yaşındaki kocası ise geçenlerde gereken hamleyi yapıp Allah’ın rahmetine kavuşmuştu. Huzur evinin kapısında sabırla beklenen bir kaç saatin ardından, odasının hazır olduğu söylendiğinde tatlı tatlı gülümsedi. Yürütecini asansöre yönlendirdiği sırada, kendisine odasını anlatmaya başladım, penceresinde asili perdelerden de söz ettim.

Ben anlatırken, az önce kendisine köpek yavrusu verilmiş 8 yaşındaki küçük bir kızın heyecanıyla ” o perdeleri pek severim ” dedi. ” Mrs. Jones henüz odayı görmediniz, biraz bekleyin demiştim ki “Bunun onunla bir ilgisi yok” dedi.

“Mutluluk zamandan önce karar verdiğiniz bir şeydir. Benim odadan hoşlanıp hoşlanmamam mobilyaların nasıl düzenlenmiş olduğuyla değil, benim onları zihnimde nasıl düzenlediğimle ilgilidir. Ben onları sevmeye karar vermiştim zaten. Bu benim her sabah uyandığımda verdiğim bir karardır.

Bir seçme hakkım var: Ya bütün günümü artık çalışmayan vücut parçalarımın bana verdiği sıkıntıyı düşünerek geçiririm ya da yataktan çıkıp hala çalışanlar için şükrederim. Gözlerim açık olduğu sürece her yeni gün bir hediyedir. Yeni güne ve hayatimin sadece bu döneminde, biriktirdiğim mutlu anılara konsantre olacağım. Yaşlılık banka hesabı gibidir. Ne yatırdıysan onu çekersin hesabından.. Bu nedenle benim tavsiyem, banka hesabına dolu dolu mutluluk yatırman olacaktır. Anı bankamı doldurmaktaki katkın için sana teşekkür ederim. Hala oradan mutluluk çekiyorum. Mutlu olmak için su beş basit kuralı hatırla

1. Kalbini nefretten arındır
2. Zihnini endişelerden arındır
3. Basit yaşa
4. Paylaş
5. Daha az bekle

Share

Othello ve zamanın getirdikleri

Bayram tatili sonrasındaki koşturmam ancak bir nihayete erdi. Hayatımda hep bir devinim var. Bazen beni de içine alıp köpüklerinden nefes alabileceğim kadar küçük alanlarda sıkışıp kalıyorum. Havaların Aralık ayına rağmen kış mevsimine yakışmayan yüksekliği nihayet sona erdi. Bunun dışındaki endişelerin ve sıkıntılarım için beklemekten başka bir çare yok. Zaman en iyi ilaç ancak şifa olmadan önce hastayı da küçültüyor. İnsanların bazıları iyi yönde bazıları kötü yönde beni şaşırtmaya devam ediyor. Kızgınlığın insan tabiatını şirazeden çıkardığı görmeye alıştım artık. Sığınacak limanlar bulmak eskisi kadar kolay olmuyor… Çizgilerin eridiği ve bakışların miyoplaştığı günler geçiriyoruz insanlık olarak. İnsanın insan olduğu için sevildiği ve saygı duyulduğunu görmek istiyorum.  Öğretim düzeyimiz ne kadar düştüyse eğitim seviyemiz de bir o kadar düştü. Yiyeceklerimizle birlikte aşklarımız, hislerimiz ve estetiğimiz de plastikleşti. Bir damla ümidim var ama yine de Othello’nun dediklerini tekrar etmekten kendimi alamıyorum.

Tanrı sınamak istediğinde beni
Dert verip dermanımı keseydi,
Bin bir türlü sıkıntı, utanç yağdırsaydı
Göklerden şu çıplak kafama,
Boğazıma kadar beni gömseydi yoksulluğa,
Tutsak edip kırsaydı bütün umutlarımı,
Bir damla huzur bulabilirdim yine de
Ruhumun bir köşesinde.
Ama hayır, küçümseyen dünyanın
Durmadan beni gösteren parmağı
Değişmeyen bir alay konusu ediyor beni.
Buna da katlanabilirdim; dayanabilirdim buna da.
Ne yazık, içime aşkımı sakladığım,
Bana isterse hayat, isterse ölüm getiren o kaynaktan,
Sevgisini isterse besleyen, isterse kurutan o pınardan.
Çıkarılıp atılmak!
Ya da orada kalıp orayı kurbağaların
Çiftleşip ürediği pis bir su birikintisi saymak!
Rengin uçtu bak;
Sakin ol, genç, gül dudaklı, masum yüzlü melek!
Şimdi cehennem kadar korkunç görünüyorsun sen!
Seni koklayanı kendinden geçirip acı veren
Zararlı ot, hiç doğmamış olsaydın keşke.
”Ne günah işledim,” diye soruyor bir de!
Bu güzel kağıt, bu eşsiz kitap
Üstüne ” Orospu ” yazılsın diye mi yaratıldı?
Ne günah işlemiş! İşlemiş! Orta malı seni!
Senin yaptıklarını söyleseydim eğer,
Cayır cayır yanardı yanaklarım ocak gibi,
Utanç denen şeyi yakıp kül ederdi.
Ne günah işlemiş!
Kokusunu duymasın diye gök burnunu tıkıyor,
Ay, gözlerini kapatıyor utançtan.
Önüne çıkanı öpen çapkın bile
Toprağın derinliklerine sığınmış işitmesin diye.
Günahı neymiş?!! Utanmaz orospu!…

OTHELLO
William Shakespeare
Türkçesi : Özdemir NUTKU

Share