My body is a cage

My body is a cage that keeps me
From dancing with the one I love
But my mind holds the key

My body is a cage that keeps me
From dancing with the one I love
But my mind holds the key

I’m standing on a stage
Of fear and self-doubt
It’s a hollow play
But they’ll clap anyway

My body is a cage that keeps me
From dancing with the one I love
But my mind holds the key

You’re standing next to me
My mind holds the key

I’m living in an age
That calls darkness light
Though my language is dead
Still the shapes fill my head

I’m living in an age
Whose name I don’t know
Though the fear keeps me moving
Still my heart beats so slow

My body is a cage that keeps me
From dancing with the one I love
But my mind holds the key

You’re standing next to me
My mind holds the key
My body is a

My body is a cage
We take what we’re given
Just because you’ve forgotten
That don’t mean you’re forgiven

I’m living in an age
That screams my name at night
But when I get to the doorway
There’s no one in sight

My body is a cage that keeps me
From dancing with the one I love
But my mind holds the key

You’re standing next to me
My mind holds the key

Set my spirit free
Set my spirit free
Set my body free

Share

Hiç bir dil tamam değildir.

İngilizce’de karşılığı olmayan kelimelerin bir listesini vermek istedim. Aşağıdaki kaynak sitede okuyunca ilginizi çeker diye düşündüm.

L’esprit de escalier: (French) The feeling you get after leaving a conversation, when you think of all the things you should have said. Translated it means “the spirit of the staircase.”

Waldeinsamkeit: (German) The feeling of being alone in the woods.

Meraki: (Greek) Doing something with soul, creativity, or love.

Forelsket: (Norwegian) The euphoria you experience when you are first falling in love.

Gheegle: (Filipino) The urge to pinch or squeeze something that is unbearably cute.

Pochemuchka: (Russian) A person who asks a lot of questions.

Pena ajena: (Mexican Spanish) The embarrassment you feel watching someone else’s humiliation.

Cualacino: (Italian) The mark left on a table by a cold glass.

Ilunga: (Tshiluba, Congo) A person who is ready to forgive any abuse for the first time, to tolerate it a second time, but never a third time.

Kaynak

Share

Bir yudum özgürlük…

Derslerimde sırasında öğrencilerimle temel konularda tartışmalar yaparız. Özgürlük ve buna bağlı kavramları tartıştığımız bir ders günü sonrasında aşağıdaki mektubu aldım. Öğrencimin adını saklı tutarak ve iznini alarak takdirlerinize sunuyorum.

Sayın Hocam,
Sizi rahatsız ediyorum belki ama yazma gereği duyuyorum.Yardıma ihtiyacım
olduğunda beni geri çevirmediniz belki bu yüzden de yazma cesaretini
buluyorum.Bugün derste özgürlükten bahsettiğimizden beri bunun üzerine
düşünüyorum. İstanbul’a göç ettiğimiz günden beri ben hiç özgür
hissetmedim hep farklıymışız gibi geldi. İlkokula ilk başladığım gün kimse
oturmadı yanıma ayağımda o zamana özgü köyden getirdiğimiz sarı çizmelerim
vardı ve çok gülmüşlerdi.”Senin botun yok mu” diye sorduklarında “Var ama
giymiyorum.” demiştim. Şimdi onlar moda oldu ve belki 20 katı fiyatına
alınıyor. Sonra terörist gözüyle bakıldı kimse bizim ne kadar ezildiğimizi
kendi topraklarımızdan nasıl çıkarıldığımızı ve sahipsiz bırakıldığımızı
düşünmedi. Ben hep susma gereği duydum siyasi konulardan konuşulunca çünkü beni nasıl gördüklerini hissediyordum. Babamın tek istediği okuyup iyi
yerlere gelip kendimizi ve onların dile getiremediği haklarımızı
savunmamızdı. Onun dışında hiç mezhep yada onun gibi şeyler
konuşulmadı. Ben ilkokul sonda alevi olduğumuzu öğrendim. Babama ve aileme
yardımcı olmak istediğim için babamın yanında çalışmaya başladım, 11
yaşındayken (yaz tatillerinde). O zaman tanıştım alevi-sünni
terimleriyle. Bana orada çalışan 20’li yaşlardaki biri “Sen nesin?”demişti
ilk anda anlamadım ne demek istediğini sonra ben sünniyim siz nesiniz diye
sordu bende “Sen sünnisen biz de sünniyiz dedim.”Bana alevilerin kuyruğu
olduğunu ve 7 alevi öldürürsek cennete gitceğimizi söyledi. Eve geldiğimde
babama iyi ki biz alevi değilmişiz dedim. O “biz aleviyiz .” dediğinde
ağlamıştım gidip aynada kendime bakıp kuyruğum nerde diye
sordum. Sonrasında da hiç kurtulamadım bu sorulardan. Bundan 8 ya da 10 yıl
önce daha kötüydü tabii. Tunceli’li olduğumuzu öğrendiklerinde otobusde yer
değişenleri gördüm. Babam da Atatürk Baraj’ı yapımında çalıştığında bir
süreliğine Urfa’ya yerleşmişiz ve kimse bizim Tunceli’li olduğumuzu
bilmiyormuş. İlk önceleri iş vermek istememişler sonra tanıdık yardımıyla işi almış babam ve adı Abdullah olduğu için. Babam hiç mezheplerden bahsetmedi bize belki bu bir hataydı ama kimseyi mezheplerine göre değerlendirmeyin diyor
hep. Bunları neden anlatıyorsun diyip kızabilirsiniz ama ben hiç özgür
olamadım hiç düşüncemi açıklayamadım bu utandığımdan değil
tecrübelerimden ve korkularımdan dolayıydı ve bu yüzden susma ihtiyacı
duydum hep. Üniversite benim için ilk diyebilirim çünkü bişeyleri dile
getirmeye başladım aleviler kafir dediklerinde kendimi savunmaya başladım
bu iyi bişey galiba. Geçen yıl dersten çıktığımda biri yanıma gelip sen
aleviymişsin dedi. Babası ona aleviler çok pis olduğunu ve koktuklarını
söylemiş sen niye kokmuyorsun diye de sordu. Açıklamaya çalışmama rağmen
demek ki siz öyle değilmişsiniz dedi. Eğer onların orada benim alevi
olduğumu bilselermiş düşsem bile üstüme basıp geçerlermiş. Bu çok acı
ağlamıştım o gün ama bu kez kendime değil! İnsanlar üniversiteye gelip de
hala babalarının yada çevrelerinin dedikleri şeylere inanmaya devam
ettikleri için. Bunları anlattığım için kızmayın ama unutamıyorum
yaşadığımız zorlukları susup ne kadar ağladığımı. Bugün siz “ben fikrinizi
özgürce söylemeniz için elimden geleni yaparım gerekirse kovulurum!”
demiştiniz. Merak ettiğim şey acaba ben de bir gün böyle cesaretli olup
düşündüğümü korkmadan söyleyebilir miyim? Ne yapmam gerekiyor?

Share