Self-Promotion, Networks and Homo Academicus in Hypherconnected world

In this digital age, we are hypherconnected with several devices.There are several sensors around us are collecting data on different categories. Some of these sensors are approved by the data objects (by us) for use of a service. Social media domains also have crucial role in the process of producing data. All these interactions are creating a virtual reality in which we need to show ourselves. 

If you are one of digital natives, this is not a particular problem. However, if you are a digital immigrant, then you are judging your behaviors about promoting yourself. When you look up from a dictionary, we will see the definition “the action of promoting or publicizing oneself or one’s activities, especially in a forceful way”. Promotion basicly entered English language in 14th century. Its originall from Latin promotio, which means moving forward. 

The advancement of ideas and figures have changed throughout the human history in different ways. Ideas move forward with using various mediums. From papyrus to paper letters, printing press, newspapers, books, records to Twitter, YouTube, Snapchat, Clubhouse, there is a long way to go. But human being shared its ideas and assumptions on various subjects by utilizing these mediums. When it was a letter between two persons, only sender and receiver would know what is inside it. The effectiveness of the letter is limited. After few centuries later, Standford University made a project and demonstrated how European intellectuals exchanged their ideas with their counterparts in a wide network. The photo below shows Voltaire’s correspondence between 1755 -1776. You could find more intellectuals and their networks on the project website. 

Today the spread of news and fame has remarkably transformed in this age. The introduction of social media platforms has changed the speed and spread of news around the globe. Without any segregation anyone could easily send her/his message to the audience. Unexpected messages and media quickly get the attention of people and produced more followers in the media. The easy fame and dopamine secretion make people addicted to the social media. More followers and more attention supports pseudo-satisfaction feeling. Additionally, the false sense of production is quickly pleasing us in minutes or hours. No cross-check required. No testing required. In the beginning, some degree anonymity also gave some encouragement for defamation. In the end, as Andy Wardol wisely mentioned “In the future, everyone will be world-famous for 15 minutes“.

Producing for attraction wave also affected homo academicus of Pierre Bourdieu. The social media domain included as a new dimension to power games of politics. The follower numbers of an account is taken as a proof for its influence and legitimacy. In the early days of social media, if you have high number of followers and your messages shared more than others, this would be regarded as your influence in the public. The lifetime of an information becomes shorter than before but  there is an incremental change in the quantity of circulating data. The shortness of data’s life span and intensity of a message in a minute worried some homo academicus with a feeling that they will be invisible in the social media world. Now, academics are competing with their colleagues to be visible. Among all duties and rising pressure of producing high number of papers is affecting the academics. To keep a paper visible  and trust on a search engine’s consciousness to show the publication to the relevant people is another process for the academics. You will see several social media messages that academics are introducing their new publications to not to be forgotten in the file of publications. Most of academics could not find necessary time to read huge number of articles

With the pandemics, academics also started to create enormous amount of content for different purposes. After the publication promotion, some academics try to find alternative ways to make themselves visible in the social domains. In the beginning, it seems a natural activity, but in reality the process add another burden to cognitive process of them. It is also critical to note when the number of the messages rised, strategies of self-promotion are turning into second-rate farces. Simply, academics are starting to market themselves to be visible. There are platforms such as Academia.edu and Researchgate.net which helps the academics to spread their research. However, some of the academics aimed to get more followers by various tricks and tactics just to be popular in the market. This is a rational move but not appropriate up to deontological ethics or learned wisdom from our teachers. It is really hard to decide what to do. Inter alia, most of academics are forming small or medium size network in Whatsapp, Telegram, Discord or Slack to cooperate and talk the problems of their world. We know that similar minded networks would help to cooperate more but it is also promote a type of conservatism among them. We will see how this trend would evolve. 

 

 

Share

Gerçekliğin evi , Behramkale ve Kültürel Politikalar

İnsan gerçekten inatla belirli konularda gelişmelerin olabileceği ümidiyle yaşıyor. Seneler önce Asos’a gittiğimde Behramkale’ye uğramıştım. O zamanlar daha kekik kokulu ve güzel bir köydü. Turizm bu kadar yoğun değildi. Yerli halk bugünkü kadar geçimini turizme bağlamamıştı. Hudâvendigâr Camii sizi sadeliği ile büyülüyordu. Hatta o tarihlerde etrafı da çevrilmemişti. 14. yüzyılda yapılan bu camii tarihi kalıntıların önündeki set şeklinde tepenin üstünde yer almaktaydı. Osmanlı devletinin ilk dönem mimarisinin mütevazi yapısı ve sadeliği görür görmez insanı etkiliyordu. Minaresi olmayan küçük ama ruhu olan bir yapıdır.

Behramkale’nin en önemli özelliği felsefe tarihindeki önemli bir okula ev sahipliği yapmasında yatar. Gerçekliğin babası ve mantığın öncüsü olarak da bilinen Aristoteles 20 yıl boyunca Platon ile Atina’daki okulunda uzun konuşmalar yaparak felsefenin temel taşlarını attılar. Daha sonra Aristo Asos’a gelerek bir felsefe okulu kurar. Bu hikayeyi daha önce yazmıştım. Merak ediyorsanız, dönüp okumanız gerekecek. O zamanlar çektiğim bir panorama fotoğrafı da aşağıya ekliyorum.

Aristo’nun okulunun kalıntıları ilk gittiğim yıllarda sadece kalıntılardan ibaretti. Herhangi bir kazı alanı yoktu  ve bölgenin etrafı çevrilmemişti. Bu gidişimde Behramkale’nin epey değiştiğini farkettim. Öncelikle başka illerden birçok insanın bu beldeye yerleştiğini gözlemledim. İster istemez bölgenin homojenliği ve yerelliğinin değiştiği kolayca görülüyor. Bu göçün en büyük faydası, birçok eski evin yeni yerliler tarafından restore edilmesidir. İlk gittiğimde aracınızı park etmenizle kimse ilgilenmiyordu. Bu seferinde belediyenin görevlendirdiği bir motorlu size kılavuzluk ederek nereye park edeceğinizi söylüyor. 

 

Yokuşu tamamlayıp yukarıya vardığımızda bizi Kültür bakanlığının kondurduğu bilet gişesi karşıladı. Hatta Pandemi sebebiyle dezenfektanların ilave edildiği bir giriş düzenlediklerini gördüm. Önce şaşırdım sonra sevindim. Kültür bakanlığının böyle bir girişimde bulunmuş olması beraberinde böyle bir tarihi alanın korunmasını sağlayacağını düşünerek çok sevindim. Türkiye’nin kültür politikasının içinde Aristo’nun felsefe okulunun var olması beni daha da heyecanlandırdı.

Kültür bakanlığı ilginç bir şekilde Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenlerinden ücret almazken, üniversite görevlilerinden giriş ücreti talep ediyor. Halbuki her ikisinin de bilgisini ve görgüsünü geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Kültür Bakanlığı’nın bu kararını da anlamsız bulduğumu ayrıca belirtmek isterim.

Ödemeyi yaparak gişeden içeri girdim. Seneler önce geldiğim bu tarihi alan hakkında bilgi göremediğim için üzülmüştüm. Şimdi Kültür Bakanlığı’nın tellerle çevirdiği bu alanda tarihte neler olduğunu ve insanların yaşamlarının nasıl değiştiğini gösteren bilgiler görmeyi hayal ediyordum. Hatta eski öğrencileri anlatan resimleri, nereden yemek yenildiğini, nerede yatıldığını görmek istiyordum. Böylece geçmişteki okullar ile günümüzü kıyaslayabilecektim. Heyhat bunların hiçbirini göremedim. Büyük bir kazı makinesinin gürültüsü eşliğinde gezdiğim alan girişteki küçük levha haricinde ve açıklamasız maket dışında bilgi bulmak mümkün değildi.

 

Halbulki neler neler yapılabilirdi. Örneğin, Berlin’deki bir seyahatimde Almanların Pergamon müzesinde Panorama yaparak o dönemdeki hayatı sesleri, ritüelleri ve bütün detayıyla canlandırması karşısında büyülenmiştim. Aşağıdaki videoda bu videonun detayları hakkında bilgi bulabilirsiniz sanırım.

 

 

Avrupa Birliği dahil olmak üzere felsefe kültürünün temel taşlarından bir filozofla coğrafi ortaklığınız var ama Türkiye olarak bunu vurgulayamıyoruz. Bununla ne denli büyük bir fırsatı değerlendirememiş olduğumuzu anlatamam. Politik düzlemde okuyanların bunu açıklamak için birçok hipotez öne sürdüklerini duyar gibiyim.

Kültür politikası kapsayıcı ve birleştirici olmalıdır. Politika üzerinde yaşadığınız toprakların bütün meyvelerini sentezlemelidir. Tarih ve coğrafya kendi doğrusunu üretir ve bir devamlılık çizgisinde akmaya devam eder. İnkar etmek sadece bir süre için problemleri ortadan kaldırabilir. Bir müddet sonra tarih acımasız biçimde bütün gücüyle tutarsızlıkları yok eder ve kendi gerçekliğini inşa eder.  Bu anlamda antik dönem ile yakın dönem Osmanlı dönemi arasında fark olduğunu söylemek doğru olmaz. Bütün geçmiş tarihi dönemlerle uzlaşılmalı ve travmaları nasıl algılayacağımıza karar vermeliyiz. Böyle bir yaklaşım kültür politikalarımızı güçlü bir hale getirecektir. Bu eylemin söylenildiği kadar kolay olmadığının farkındayım, fakat üzerinde bulunduğumuz coğrafya bizi böyle davranmaya mahkum etmektedir. Akıntıya kürek çekmek mi yoksa ondan güç alıp ilerlemek mi, tercih bizim.

Daha söylenecek çok söz var. Ama ne yeri ne de zamanı sanırım. Kültür Bakanlığı için bunları yapmak düzenlemek hiç de zor değil. Açacağı bir proje çağrısıyla epey üniversitenin gerçek anlamda pilot bir düzenleme yapması kolayca mümkün olacaktır. Önemli olan niyet..Böyle bir kültür politikasına niyetimiz var mı?

Kültür politikasıyla Türkiye kimliği arasındaki derin ilişki uzun araştırmalara konu olacak kadar önemlidir. Bunu çözemediğimiz takdirde camiilerimize küfeki taşı yerine sıkıştırılmış kum taşı koyar kararmasını bekleriz. Hatta Galata kulesini yıkarız, kuleye misafir gelen kuşlardan haberdar olmayız, şehrin estetiğini önemsemeyiz. Bütün bu kavramlar kültür politikası ve kimlikle ilintilidir. Çok kültürlü coğrafyaları taşımak için güçlü ve sofistike kimliklere ihtiyacımız olduğunu ortadadır. Ancak kendiyle barışık toplumlar daha nitelikli ve derinlikli dış politikalar sergileyebilirler.

Share

2020’ye başlarken

Herkes gibi ben de yeni yıla başlarken süper hedefler belirledim. İnsanın yaşı ilerledikçe bu tür kararların zannedildiği kadar kolay gerçekleşmediğini biliyor. Ne de olsa tecrübelerimiz elimizdeki en geçerli gözlemlerimiz olarak duruyor. İnsanın her türlü ortama uyum sağlama kabiliyeti yüksek olmakla birlikte bir eylemi adet ya da alışkanlığa dönüştürebilmek sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Sadece yılbaşı kararları arasında yazmanın yeterli olmadığını söylemeliyim. İnsan beyninin bir eylemi alışkanlık haline getirebilmesi için öğrenme sürecine benzer biçimde iki nöron arasındaki elektrik iletimi hattının kolayca tekrarlanabilir olması beklenir. 

Sevilen konularda alışkanlığı oluşturmak daha kolay olurken spor, fiziksel hareketlilik ve ahlaki tutum gibi davranış biçimlerini alışkanlığa dönüştürmek daha zor olabiliyor. 

İnsan beyninin öğrenme biçimlerinden yardım eden tutumlardan birisi de aynı eylemin her günün aynı saatinde tekrarlanmasıdır. Örneğin doktora tezinizi yazmaya çalışıyorsunuz, her gün sizin için en rahat olduğunuz bir vakitte en az 20 dk çalışırsanız. Günden güne daha çok yazabilir olduğunuzu göreceksiniz. Tekrar ve minimum süre bunun için çok önemlidir. Herkes bazı çalışmaların sadece 20 dk ile tamamlanacağını bilir. Bir kere başlar ve en az bir ay devam ederseniz istediğiniz davranışın oturmasını sağlayabilirsiniz. Fakat iyice oturmadan ara verirseniz bütün sürece baştan tekrar başlamanız beklenir. Eğer yardımcı olmak için bir teknik isterseniz Pomodoro‘yu kullanabilirsiniz. 

İnsan ne kadar zor öğrenir ve öğrendiğine nispetle hızla unutan bir varlıktır. Şimdi yeni yıl kararlarınızda başarılar dilerim. Her değişim büyük enerji ister. Entropiye göre bunu devam ettirebilmekte enerji ister… Kolay gelsin. 

Mutlu ve sağlıklı bir yıl dilerim

Share