Yazacak konu çok ancak bu aralar zamanla yapılacak işler arasındaki dengeyi yeterince kuramadığım için yazamıyorum. Sizi dükkandan boş çevirmek istemediğim için sevgili öğrencimin seyredince beni hatırladığı videoyu siznlerele paylaşmak istedim.
Category: Blog
Yazılar
Kahvenin faziletleri devam ediyor…
Yine bir haberle karşınızdayım. Haberlere göre kahve yine faydalı…İster inanın ister inanmayın.
Amerikalı bilim adamları, zararları ve yararlarıyla sık sık gündeme gelen kahvenin katarakt oluşumuna karşı koruyucu olabileceğini ortaya koydu.
İtalyan La Stampa gazetesinde çıkan habere göre, Maryland Üniversitesinden bir grup bilim adamı, Oftalmoloji Araştırma Derneğinin Florida’daki yıllık toplantısında sunumunu yaptıkları araştırmanın, kafeinin, göz merceğini olası zararlardan ve dolayısıyla da katarakttan koruyabileceğini gösterdiğini belirtti.
Fareler üzerinde yaptıkları araştırmada, kafeinin, kataraktın en önemli nedenlerinden biri olan reaktif oksijen türlerinin (ROS) zararlarına karşı koruyucu olduğunu gözlemleyen bilim adamları, kahvenin bu etkisinin daha önce bilinmediğine dikkati çekti.
Uzmanlar, her şeyin olduğu gibi kahvenin de ölçülü tüketilmesi gerektiğini de hatırlattı. (aa)
Simurg – Anka Kuşu
Simurg, bir masal kuşudur. Uzun boynunda beyaz bir halka bulunan, safran tüylü, güzel sesli, insana benzer kocaman bir kuş… Kuşların sultanıdır Simurg Anka Kaf Dağı’nın ardında Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş…
Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kul olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış.
Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Efsaneye göre, kuşlar, sultanlarını bulmak üzere toplanıp yola çıkarlar bir gün… Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar.
“Yol uzun, yolculuk zorludur.”Aşk Denizi”nden geçerler önce… “Ayrılık Vadisi”nden uçarlar… “Hırs Ovası”nı aşıp, “Kıskançlık Gölü”ne saparlar…
Kuşların kimi Aşk Denizi’ne dalar, kimi Ayrılık Vadisi’nde kopar sürüden… Kimi hırslanıp düşer ovaya, kimi kıskanıp batar göle… Yolculuk bittiğinde, Kaf Dağı’nın ardına sadece 30 kuş varabilmiştir. Sultanları Simurg’u bulamazlar orada…
Sonunda sırrı, sözcükler çözer: Farsça “sı”, “otuz” demektir. Simurg” ise “kuş”… “SİMURG ANKA – Otuz Kuş” demekmiş.”30 kuş”, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir. Onların hepsi Simurg’muş. Her biri de Simurg’muş.
Simurg Anka’yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayız. Ve bu nedenledir ki gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.
“Simyacı” da, bu “kendinin efendisi olma” bilincini anlatır aslında… Mısır piramitlerinin eteklerinde hazine arayan Endülüslü çobana Simyacı’nın dediği gibi,”Yolculuk bir öğrenme yöntemidir. Bilmemiz gerekenleri bize o öğretir.”Saklı hazineyi, vurulduğu sevgiliyi, kaybettiği ülkeyi arayan gezgin, büyük sınavlardan geçip yaman engeller aşarak kendi benliğine ulaşır, şuuruna kavuşur bu destanların Kaf dağlarında… Ve sonunda “kendi hazinesi”ni bulur…
Anlar ki, keşfedilecek ülke, insanın kendisidir. Umut’u tanısam, ona “Özgürlük, aradığın yerde olmayabilir, ama kalkıştığın yolculuk, seni özgürleştirebilir” demek isterdim.
Umut, bu sırdadır. Sır da Umut’ta… Simurg da denir Zümrüd-u Anka kuşuna ve şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır…