Bugünlerde Herkes Gitmek İstiyor

Sea shore - Bentota © by YIM Hafiz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Küçük bir sahil kasabasına, bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…

Hayatından memnun olan yok, kiminle konuşsam aynı şey…
Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle “yanına almak istediği üç şey” falan yok.

Bir kendisi. Bu yeter zaten.

Her şeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.

Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

Böyle gidiyoruz işte,
Bir yanımız ”kalk gidelim,”

Öbür yanımız “otur” diyor.
“otur” diyen yanımız kazanıyor,
O yan kalabalık zira…
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile

Güvende olma duygusu…
En kötüsü alışkanlık

Alışkanlığın verdiği rahatlık.
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.

Kalıyoruz…
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

Evlenmeler…
Bir çocuk daha doğurmalar…
Borçlara girmeler…İşi büyütmeler…

Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal ben…

Kapıdaki rex’i bırakıp gidemiyorum,
Değil bu şehirden gitmek,

İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki…
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,

Herkes onu, o herkesi seviyor. Hangi birimizle gitsin?

“sırtında yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardır;
Evet sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
Kendi imalatımız küfeler. Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada
Ölüm var zira, ölüme inat tutunmak lazım.

İnadına kök salmak lazım. Bari ufak kaçışlar yapabilsek,
Var tabii yapanlar, ama az. Sadece kaymak tabakası

Hepimiz kaçabilsek…
Bütçe, zaman, keyif…denk olsa,

Gün içinde mesala…Küçücük  gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün. Sabah 9, akşam 18

Sonra başka mecburiyetler, Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağır olmamalı.

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani. Ne saçma…

Bahar mıdır bizi bu hale getiren? Galiba.

Ben her bahar aşık olmam ama. Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç. Ama olsun… istemek de güzel…

Can Yücel

Share

Çiçeklerle hoş geçin, balı incitme gönül

Yunus Emre’nin satırlarındaki berraklığı ve saflığı kelimelerle yeni baştan ifade etmek çok mümkün değil sanırım. Kuzenim olmasaydı bu şiiri sizlerle paylaşamayacaktım. Sağ olsun! Çok gevezeliğe ne lüzum var.

Lavender-loving bee - 100_0027 © by Lindsay N. Kelly

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çiçeklerle hoş geçin, balı incitme gönül,
Bir küçük meyve için, dalı incitme gönül.
Başın olsa da yüksek, gözün enginde gerek,
Kibirle yürüyerek yolu incitme gönül!

Mevlâ verince azma, geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma, külü incitme gönül.
Dokunur gayretine, karışma hikmetine
Sahibi hürmetine, kulu incitme gönül.

Sevmekten geri kalma, yapan ol, yıkan olma
Sevene diken olma, gülü incitme gönül.
Konuşmak bize mahsus, olsa da bir güzel süs,
Ya hayır de, ya da sus, dili incitme gönül.

Share

Sinema salonlarının yolcuları

Alone in a Movie Theater © by Sarah_Ackerman

Kim Türkiye’ye gelen filmlerin isimlerini çeviriyor bilmiyorum. Ama çok merak ediyorum. Duyguların Rengi filminin orjinal ismi nedir sizce? The color of feelings ya da emotions başlıklarından birini tahmin edersiniz değil mi? Hayır, bilemediniz . Filmin orjinal ismi “The Help”. Tahmin edemediyseniz üzülmeyin bu isimleri çeviren muhtemelen bu işi yaparken bizim kullandığımız zihin akışını ve kafayı kullanmıyorlar.

The Help gerçekten güzel bir film.   Durun durun filmin içeriğini anlatmayacağım, en azından şimdilik. Ben epeyden beri sinema ve tiyatro adabına dair bir iki noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Sinemaya mümkün olduğunca az gitmeye çalışıyorum. Yakın zamanlarda sinemaya gitmek yerine (eğer mümkünse ) evde seyretmeyi tercih ediyorum. Birincisi indirimli haliyle bile sinemalar çok pahalı. Alışveriş merkezlerindeki sinemaların indirimli bilet fiyatı 13-15 TL aralığında yer alıyor. Sinema salonlarına ulaşmak için ödediğiniz ulaşım parasını da dahil edince rakam hayli yükseğe çıkıyor. Türkiye’de insanlar niye sinemaya gitmiyor sorusunun cevaplarından biri olabilir sanıyorum. Seçtiğiniz filmin tarzına göre sinema salonunda sizi bekleyen izleyici profili değişkenlikler arzedebiliyor. Esasında bu değişim sizin salondaki film izleme sürecinizin nasıl gideceğinin de belirleyen unsurlardan birisidir.

Girdiğiniz film eğer animasyon ise kesin 5 yaş sınırında çocuklarıyla gelen anneler ve babalar göreceksiniz. Neden? Animasyon ise çocuklar içindir. Onların evlerinde çizgi film seyreder gibi bağıra çağıra izleme hakkı vardır. Bir boyları yetsin diye koltuklarına eklenen ilavelerin varlığını hatırlamalıyız. Eğer eğimsiz bir salondaysanız ayaktayken sizden küçük olan çocukların boyları film seyrederken uzar ve size filmi eziyet haline getirirler.  Kendimi bir an için çocuk düşmanı gibi hissettim. Bu problemin pratik çözümü gece geç  ve dublajsız seanslara gitmektir. Bu filmlerin bir üst kategorisinin izleyicisi de ergenlikten yavaş yavaş sıyrılan ama henüz bitirememiş gençlerin izlediği filmlerdir. Harry Poter ve Yeni Ay gibi… Bu filmlerde genç(cik)ler hem filmi seyreder hem de dikkat bozukluğu sebebiyle telefonlarıyla oynarlar. Bu filmlere gitmezden önce bilmezdim telefon ekranlarının bu kadar ışık yaydığını diyesim geldi. O ışık gözünüzü alır, sanki yanındaki arkadaşıyla birlikte mesaj gönderdiği yetmezmiş gibi bir de filmdeki yakışıklı oğlan veya güzel kız hakkında istişare yapılır. Gelen cevaba uzun uzun gülünür. Meğersem bizim bütün gençlerimizin ne önemli işleri varmış. Bu seanslar sırasında defalarca (uyarmama rağmen) telefonla konuşanlara da rast geldim. Hele de filmi sevmezlerde oflarmalar puflamalar… Sizin film zevkinizi uzun bir işkence sürecine çevirebilirler. Arkadaş grubuyla gelip aralarında konuşup diğer insanlar yok gibi davrananlar, kız ya da erkek arkadaşıyla gelip karanlık ortamı değerlendirmek isteyenler…Sinema keyfinizi kaçırabilirler. Sanırım her şey de olduğu gibi burada da saygı esas…Epey zaman önce Orhan Kural ve yanındaki bayanla birlikte aynı filmi izliyordu. Öyle gülüyordu ki, sesinden biz filmi takip edemiyorduk. Sigara düşmanı ve bir sürü konuda titizlenen o adam olduğunu inanamıştım. Sinema çekilmesinden izlenilmesine kadar bir kültür.. Karanlığın sizi ele geçirmesine izin verirken dikkatli olun.

Share