İstanbul’da Poyraz’ın soğuttuğu haftaiçi bir gün…Sabah gün yağmurlu bir geceden kafasını yeni kaldırmış. Bakırın mekanı olan yerden eski şehre doğru bakıyorum. Bulutlar yeniden ağlamak istercesine dolu dolu duruyorlar. Güneş kendini göstermek için acele ediyor. Kuşlar kendi nasiplerini ararken orta yaşlarını geçmiş amca soğuk demeden taşa oturmuş oltasına gelecek akşam yemeğini bekliyor. Gün yaşanacak, nefesler bitecek ve akşam yine bu şehri kollarına alacak…

Share

Yalağuz

© by h.koppdelaney

Bektaş yüce dağ başında -yalağuz-du.
Bektaş zaten doğduğundan beri -yalağuz-du…
Bir sopa, üç beş koyun, bir köpek,
Bulutların içinde kendi kendine -yalağuz-du…

Mintanı ile yalnızdı, çarığı ile yalnızdı,
Bilinmez düşünceleri, Tanrısı ile yalnızdı…
Köyde, şehirde, kasabada, dağda
Beş on kelimesi, diliyle.
Yalnız insanların o garip haliyle;
Yalnızdı Bektaş, yapayalnızdı..

Bektaş mayıs böceği kadar yalnızdı,
Esaretinde hürriyetinde sevdasında,
Üç yaşında da yalnızdı, on beşte de, seksende de,
Yağmurların altında, bulakların kenarında.
Türküsünde, koşmasında, şarkısında,
Tamamda da, noksanda da,
Papatya gibi yalnızdı, kuşyemi gibi yalnızdı.

İğneden ipliğe işte Bektaş, yapayalağuzdu…

Turgut UYAR

Share