Kilitler ve Özgür ruhlar!

Kapılar, kilitler, duvarlar, tel örgüler, parmaklıklar birilerini ya da birşeyleri zabt etmek için insan zekasının icadıdır. Bazen dışarıdan gelecek tehditlere karşı bazen de içindekileri bulundukları yerde tutmak için kullanılır. Değerli metayı saklı tutmak için gösterilen bu gayret anlaşılabilir. Hatta başarılı olabileceğini de tahmin etmek zor değildir. Gel gelelim bir insanı engeller ve kilitler altında tutmak sanıldığı kadar kolay değildir.

Madde dünyasının şartları altında istenilen hedefe ulaşılsa bile manevi düzlemde beklenilen olmayacaktır. İnanmış, sevmiş ve sevdalanmış ruhlar için fiziksel sınırlamaların hiç bir anlamı yoktur. Onların ruhları hep özgürdür. Onların bedenleri tutuklu olsa bile gönülleri ve ruhları bir kuş kadar özgürdür. Bu ruhlar ve gönüller için mekansal uzaklığın hiç bir anlamı yoktur. Hatta zaman dilimlerindeki farklılığın bile önemi yoktur. Onlar sevdalarına sevdalanmış özgür insanlardır. Onlar rüzgar kadar keyfi, kuş tüyü kadar hafif, bir çöl gülü kadar asil, deniz kadar rahatlatıcıdırlar.

Hayattaki keyif bu ruhlardan ikisinin sevdasıdır. Hayattaki şans böyle bir ruhun dostluğuna sahip olmaktır. Hayattaki mutluluk bu özgür ruhlardan birisiyle tanışmaktır.

Share

Özledim..

Saatler saatler oldu ama ben yine seni özledim

Yollarda vadilerde tek kalmış ağaçlar gibi gözledim

Çok özledim..

Nefes gibi

Çiçek gibi

Su gibi

İç çekiş gibi….

Niye bu mağaranın bir sonu yok?

Niye geceler kalbime saplanmış ok?

Bu gece ben yalnız kalmak istiyorum

Gözyaşlarım zifirine düşecek dakikaların

Acı ancak meze olur özlemime

Söyledim binlerce defa söyleyeceğim

Ne bir kaf’a gücüm yeter ne de nun’a

Zayıflık gölgesidir vuran ruhuma

Bir yanda akrebin kıskacında vicdanım

Öbür yanda merhametine muhtacım

Bir parça çamurdan ibaretse bedenim

Nasıl oldu bilemeden, senin bendenim!

Sus söyleme

Kelimeleri

Nefesini

Nerdesini

Sözdesini

Gözdesini

Yüzdesini

Bestesini

Güftesini

Hiç bir şeyini ziyan etme!

Eğer bir kuş kanatlanırsa ışığa doğru yurdumdan

Göç varsa sana doğru ruhumdan

Ne Sina engel olur ne de Nuh tufanı

Olsada gücüm sarabilsem yaranı

Gül buğusu, Çiğdem kokusu

Yanaklarımda sicim sicim su

Heceledim harf harf ismini

Pervaneler hesaplar mı ateşini

Bu fasla ait ne varsa aklında

Ya da eksik kalmış aslında

Sarabilir mi bilmem özlemini…

Share

O an

O an gelince ben bir çocuk kadar çaresizsem

O an gelince ben kanadı kırık bir kuş kadar acizsem

O an gelince ben çöllerde yıldızlar kadar sensizsem

O an gelince ben solmuş bir çiçek kadar renksizsem

İşte o an….

Hani buzlar erir ya ateşte

Hani su kaybolurya toprakta

Hani gözyaşı akarya ayrılıkta

Hani akan zaman o an donarya

Hani ayrılışın yaramı kanatırya

Hani suskunluk işkence olur ya

Hani kötü ile iyilik karışır ya

İşte o an

Hani seven kendini suçlu sanar

Hani bir ses bir bakış arar

Hani ıssız bir köşe bakar

Hani elin ne ateşte ne de buzda yanar

Hani gülün dikeni her türlü yaralar

Hani gün daha doğmadan batar

Hani dolunay çıksada geceyi karanlık basar

Hani ne merhamet ne nefret bizi paklar

Hani beynimizde binlerce kurtlar

Hani melek şeytanı avlar

Hani Yusuf Züleyha’ya bakar

Hani tarçın zehir gibi kokar

Hani toprak susuzluktan çatlar

Hani dalları tomurcuklar basar

Hani kardelen açar

Hani leylaklar kokar

Hani İsa kubbesinde ağlar

Hani bütün alemler susar

İşte o an rüzgarın sesi

İşte o an Saba melikesi

İşte o an Mesih nefesi

O an gelince ben senin ellerindeyim nefessiz

O an gelince ben kollarındayım sessiz

O an gelince ben yanındayım kimsesiz

O an gelince ben ve sen olunca biz….

Ben sendeyim, sende bende çaresiz

Share