Çöl gecesi

Çöl sıcağında hayalin serinletiyorsa içimi

Poyrazlar taşıyorsa neşe dolu sesini

Yasemin buhurundaki duman sendin

Yaz gecesinin akşam sefaları bendim

Önceleri bir isimdin bir yoktun

Ademden var olandın

Bir ışık

Bir bakış

Bir soru

Bir itirazdın…

Sonra ateş oldun

Duman oldun

Ben kor oldum

Öncesinde gören gözlerimle ışığına boğuldum..

Ben kör oldum

Duyardım ama duymaz gibi yapardım

Uyardım ama uymaz gibi yapardım

Sarardım ama sarmaz gibi yapardım…

Ben ışığında kapıları gördüm

Yerin yedi kat altına açılanları değilse elbette

İsa’nın geçtiği gökteki yeri gördüm..

Orada nefesin bana ses verdi..

O gözyaşlarım bir katre ve bin zerre iken

Sen her damlada bir alem oldun..

O alemde okyanuslar vardı

Mavinin serininden yeşilin ferahına

Su kadar yalın ve yakın

Ben orada balıktım!

Senin olduğun damlayı arayan..

Sen buhar oldun buhur oldun

Ruhuma bir his saldın..

İremlerin gülleri kıskandı..

Gözlerim yine ıslandı…

Sen benim gözyaşımla ruhumu aldın

Ruhumda beni benden çaldın

Yine..

Yağmurun sahibi bereket

Taşları kum gibi delen kudret

Ateşe hükmeden ismet

Musa’yı Hızır’a düşüren kısmet

Düşümde…

Ben ayrı düştümde

Benden

Kendimden

Ben bütün nefsimden..

Ben sende kaldım.

İsmini aldım

Sesini aldım

Nefesine daldım

Kokunda kaldım

Elinin sıcaklığında

Terinin ıslaklığında

Bakışının yakıcılığında duruldum

Sesine tutuldum..

Ben.. ben… evet ben…

Senin gülüşünde tutuklandım..

Share

Derviş Kaşıkları…

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine; “Sevginin sadece sözünü
edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?” “Bakın göstereyim”
demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak
onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar
içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir
metre boyunda kaşıklar.
Ermiş; “Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diye bir de şart
koymuş. “Peki” demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne?
Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar
ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar
sofradan.

Bunun üzerine, “Şimdi…” demiş ermiş, “Sevgiyi gerçekten bilenleri
çağıralım yemeğe.” Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen, ışıklı
insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyrun” deyince her biri uzun
boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak
içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek
kalkmışlar sofradan.

“İşte” demiş ermiş, “Kim ki hayat sofrasında yalnız
kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini
düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz
şunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her
zaman…”

Bu kıssayı gönderen dostuma binlerce kere teşekkürler..

Share

Bir garip öldü diyeler

Bir garip öldü diyeler
Soğuk su ile yuyalar
Üç günden sonra duyalar
Şöyle garip bencileyin
O kadar eminiz ki uzun yillar yaşayacağımızdan.. O kadar eminiz ki her başladığımız günü yorgun argın bitireceğimizi. Bu güvenimiz içinde bütün neşelerimizi, bütün keyiflerimizi, bütün arzularımızı hep ertelemeyi de adet edinmişiz kendimize.. Yapacağımız iyilikleri, sevindireceğimiz gönülleri, arayacağımız dostlarımızı hep ihmal ediyoruz. Siz değil ben ediyorum. Canımın parçası biricik kardeşimi ihmal ettiğim gibi..Geçtiğimiz Cuma günü sabahı yine bu ihmalim geldi karşıma dikildi… Ben ondan önce ağabeyini tanımıştım. Sınıf arkadaşımdı. Faruk’a benzemeyen kardeşi Bilal…Bilal…Neşeliydi, espiriliydi, heyecanlıydı, candandı..
Bilal’le uzun gecelerimiz oldu..Acılarımızı, neşelerimizi ve bazen cebimizdeki parayı paylaştık bazen endişelerimizi paylaştık. Yüksek lisans tezini düzenleyişimi dün gibi hatırlıyorum. Eğer becerebilseydi, Bilal’i yurtdışında doktoraya götürecektik.. Bilal’i kaybettim. Ama ben kardeşimi henüz kaybetmiştim yüreğimdeki yaranın kanaması dinmemişti bile..
Allahım benim yüreği kaldırır mı bu acıyı?
Yakup olmak bize mi düştü…
Meryem gibi ağlamak vakti mi şimdi..
Su damlası toprağa kavuşur ya
Hani yağmur göklerden boşalır ya
Öylesine aç ve öylesine yorgun yüreğim..
Ama var bir de tesellim..
O senin son nefesindeki mutlu tebessüm!

Bilal bu dünyada tanışmadın ama benim bir kardeşim var orada önce selam söyle benden….Sonra şikayet et beni, abin bana vefasızlık etti uğurlamaya gelmedi de.. Ardından kollarını aç ve onu yüreğine bas!
Emin emindir, sana vefa gösterir..Benim hatalarımı da affettirir!
Bilal Emin’e selam söyle, sen de selametle git! Yolun açık olsun, ağırlıkların hiç olmasın.. Ruhun mutlak huzurda mutluluk bulsun..

Share