Ä°yi bayramlar

Uzun zamandan beri kelimelere yüklediğimiz siyasi anlamlar hakkında düşünüyordum. Bu tamda bayram tatiline gelince anlamlı bir bütün oluşturdu. Şimdilerde bir moda Ramazan bayramına çok fazla şeker tüketilmesinden ilham alarak Şeker bayramı denilmesidir. Gerçi bu yeni bir durum değil ancak ne mantıkla yapıldığını anlamakta çok güçlük çekmesemde anlamsızlığını sorgulamaktan kendimi alamıyorum. Bizim ülkemizde Ramazan bayramı ne kadar laik olursak olalım (bireyler ne kadar laik olur, bilmiyorum ama) çok din ve diyanet dolu geçer. Bütün laik ve cumhuriyetçi gazetelerimiz Ramazan ayı geldiginde Ramazan köşeleri yapar ve Kuran-ı Kerim hediye ederler.

Hatta bütün televizyon kanalları iftar ve sahur özel programları düzenlerler. Daha da ötede jet sosyete ve magazin dünyasının seçkin(!) üyelerinin iftar davetlerine katıldığını ve yaptığını görürüz. Ramazan gözümüze sokulurken tam da buna inat Şeker bayramı denilmesini mantıklı bulmuyorum. Bir kavramı değiştirmek ayrı bir tavırdır, ama onun içeriğine inanmamaksa ayrı bir tutumdur. Ben bu nokta kültürel yapının dışında hareket edenlerin her zaman toplumun dışına itileceği ve muhasara edileceği intibaına sahibim. Naçizane tavsiyem bu bayramı Ramazan bayramı olarak kabul etmek ve böyle telaffuz etmektir; velev ki bayramınız şeker dolu geçse bile..

Bu yıl kendi adıma bir alışkanlık geliÅŸtirmeye çalıştım. Amerika’da yılbaşı zamanlarında bütün maÄŸazalarda alışveriÅŸ yaptıktan sonra “Merry Christmas” diyerek çıkarsınız. Biz de benzer bu gayet insani tavrı “iyi bayramlar” diyerek yakalayabiliriz sanıyorum. Hem insanların gönülleri hoÅŸ olmuÅŸ olur hem de bayram havasını herkese hissettirmiÅŸ oluruz.

Benim kelimelerle ilgili düşüncelerimin paralel bir yorumunu Elif Şafak yazmış:

Kelime modası

ELÄ°F ÅžAFAK

“Modası geçmiş eski kelimeleri kullanmanızı beğenmiyorum.� demiş bir okurum. “Herkes başka boyutlarını tartıştı bu kitabın ama ben Baba ve Piç’i temelde dilinden dolayı eleştiriyorum, çok fazla Osmanlıca kelime kullanıyorsunuz.� diye eklemiş mesajının sonuna.

Kelimenin modası olur mu? Her toplumun tarihinde, kültürün ve toplumun evrilme biçimine göre eklenen yeni kelimeler ve ifade biçimleri olabilir de, modası geçti diye kelime ayıklamak nasıl bir zihniyet? Çoğaltmak dururken kelime hazinesini daraltmaya uğraşmak?

Şu son Nobel tartışmaları da gösterdi ki biz milletçe en edebi konuları bile siyasi kılıyor, edebiyat ve kültürü daima politikayla iç içe algılıyor ve böyle tartışıyoruz. Türkiye’de edebiyat politize, kültür politize, hatta ve hatta kullandığımız kelimeler dahi politize. Siyasetten bunca çekmiş bir toplumun gene de ısrarla, tutkuyla politize olmasını nasıl açıklamalı? Bir yanıyla olumlu bir özellik bu, çünkü Türkiye’yi değişime açık ve dinamik kılıyor. Ama bir yanıyla da tehlikeli, çünkü süreklilik duygusu eksik. Geçmişiyle barışamayan bir sistem bizimkisi. Osmanlı’yı ve hatta Osmanlıca kökenli kelimeleri otomatik olarak “eski�, eskiyi bağnazlık addetmek bunun sonucu.

Tarih bilgimizi ve aile hikâyelerimizi ayıkladığımız gibi, yazdığımız ve konuştuğumuz dili de ayıklamanın gerekliliğine şartlanmış zihniyetlerimiz. Bir kelimenin, biri “Öztürkçe� diğeri “Osmanlıca� iki karşılığı varsa, hangi ideolojik kamptan olduğumuza göre ya birini seçiyoruz, ya berikini. “Gerçek� kelimesini seçenler, “hakikat�i tedavülden kaldırma derdinde; “hakikat�çiler ise “gerçek�ten kurtulma peşinde. İkisinin asla, kat’a aynı şey olmadığını; yazarken ya da konuşurken, farklı farklı durumlara göre, insanın bazen birini bazen berikini kullanabileceğini kabullenemiyoruz bir türlü. Böylesi bir karmaşa ağır geliyor zihinlerimize. Bize kaosu çağrıştırabilecek her türlü esriklikten ve esneklikten kaçıyoruz sessizce.

Bir anlasam ne vakit kim karar verir kelimelerin ölme vakti geldiÄŸine. Kelime çektirmek diÅŸ çektirmek gibidir, sancılı. Bir kelimeyi çektirdiniz mi dilden boÅŸluÄŸu kalır geride. Çok kelime çektirdiniz mi dilden, aÄŸzınızda diÅŸ kalmaz, konuÅŸamaz olursunuz. Ä°ngilizcede binlerce kelime ile kendini ifade etmeyi öğrenen bir lise öğrencisi Türkçede bunun epi topu üçte biri, dörtte biri kadar kelime ile idare ediyorsa, yaÅŸadığı sokakların isminin ne anlama geldiÄŸini dahi bilmeyen kuÅŸaklar varsa Ä°stanbul’da, Osmanlıca addedilen kelimelerin tınısını iÅŸitemeyecek kadar sağırlaÅŸmışsa kulaklar modernleÅŸme adına, kültür ve dil akamıyorsa bir kuÅŸaktan bir kuÅŸaÄŸa, sol görüşlü aydınlardan saÄŸ görüşlülere, saÄŸ görüşlü aydınlardan sol görüşlülere deveran edemiyorsa kelimeler ya da kavramlar… O muazzam, katman katman açılan tasavvuf külliyatı “derviÅŸ merviÅŸ iÅŸleriâ€? diye bir kalemde çizilebiliyorsa, soldakiler tasavvufu hor, saÄŸdakiler ise kendi tapulu mülkleri olarak görüyorsa, ukalalık, dışlamak ve mülkiyetperverlik böylesine kök salmışsa, tarihsel ve kültürel her birikim bir kalemde çizilebiliyorsa…devamı burada

Share

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.