Biz ve bir yılın sonu

365 günün son saatlerindeyiz. Acılarımızla, mutluluklarımızla ve üzüntülerimizle bir yılı bitiriyoruz. Zaman çok hızlı geçiyor. Yapılacakların ve yaşanacakların listesi kabarık…Herkese mutlu ve sağlıklı bir yıl diliyorum.

Bir zamanlar, bütün duygular bir adada yaşarmış. Mutluluk, Üzüntü, Sabır, Öfke, Korku, Kibir, Bilgelik, Sevgi… her türlü duygu bu adada olduğu için bu adaya ‘duygu adası’ deniliyormuş.
Ada sakini duygular, günün birinde, tespit edemedikleri bir yerden, adanın bir kaç gün içinde batacağı yönünde ısrarlı anonslar duymuşlar. İlk anda bunun büyük bir şaka olduğunu düşünmüş bazıları, ama anonslar devam ettikçe, durumun ciddi olduğunu düşünerek, birer ikişer adadan ayrılmaya başlamışlar.
Hemen her duygunun kendine ait bir kayığı yahut gemisi ya da yatı olduğundan, adadan ayrılmak nispeten kolay olmuş onlar için. Ama Sevgi’nin küçücük bir sandalı bile yokmuş. O yüzden, kendisini alacak birini buluncaya kadar, mecburen adada kalmış.
Duyguların büyük kısmının adadan ayrıldığı günlerden birinde, ada anonsta söylendiği gibi yavaş yavaş batmaya başlamış. Bunun üzerine, Sevgi, yüksekçe bir kayaya çıkıp yardım istemeye başlamış adadan henüz ayrılan diğer duygulardan.
İlk önce, Zenginliği görmüş büyük ve güzel bir yatın içinde. El edip, yüksek sesle bağırmış:
– Zenginlik beni de alır mısın?
Yatın her tarafına yığdığı eşyaları gösteren Zenginlik:
– Hayır alamam. Demiş.
– Görüyorsun, altın gümüş, zümrüt derken yat doldu. Senin için yer kalmadı.
Zenginlikten vefa görmeyen Sevgi, biraz daha geride, büyücek bir yelkenli görmüş. Dikkatlice baktığında anlamış ki bu yelkenli Kibir’in:
– Kibir, Kibir!… Benim sandalım bile yok, ada da batıyor, yardım et lütfen!
– Sana yardım edemem. Demiş Kibir.
– Biraz pejmürde gözüküyorsun; yelkenlimin fiyakasını bozacaksın.
Bu cevap karşısında çok üzülen sevgi, bir kayığa binip kürek çeker vaziyette, Üzüntü’yü fark etmiş o sırada. Sevgi bu kez ondan yardım istemeye karar vermiş:
– Üzüntü, seninle gelebilir miyim?
– Ah sevgili sevgiciğim! Demiş üzüntü.
– Yalnız gitmeye karar vermiş olduğum için o kadar üzgünüm ki!
Bu cevap üzerine üzüntüsü daha da artan Sevgi, yüzünü adanın öbür tarafına doğru çevirdiğinde, bir mavnanın üzerinde neşeyle zıplayan birini görmüş. Mutlulukmuş bu. Sevgi ona da seslenmiş; ama Mutluluk o kadar mutluymuş ki, Sevginin ona seslendiğinin farkına bile varmamış.
Çaresiz biçimde mutluluğa seslenmeye devam eden Sevgi, ansızın, bir ses duymuş yakınında:
– Buraya gel Sevgi! Seni ben götüreyim.
Sevgi çok sevinmiş ve koşar adım sahile koşup içinden yaşlıca bir adamın kendisine seslendiği kayığa atlamış. Kayıkla fazlaca bir yer itmeden de, adanın büsbütün sulara gömüldüğünü görmüşler.
Sevgi, bu kadar duygu çağırdığı halde onu almazken kendisini kayığına çağıran bu saçı başı ağırmış duyguya teşekkür etmiş defalarca. Ama Duygu Adasında o güne kadar hiç görmediği bu yaşlıya adını bile sormayı unuttuğunu, ancak karaya varıp da vedalaşmalarından sonra fark etmiş.
Sonra da, günlerden bir gün geldikleri bu yeni kara parçasında Bilgeliğe rast gelince, ismini bile sormadığı bu kadirşinas yaşlıyı tarif edip ismini sormuş kendisine.
– O Tecrübeden başkası olamaz diye cevap vermiş Bilgelik.
– Tecrübe mi? peki niye yalnız o ban yardım etti?
– Çünkü demiş Bilgelik,
– Sevginin gerçek değerini ancak tecrübe kavrayabilir.

Share

3 thoughts on “Biz ve bir yılın sonu”

  1. zorla mı bu yazıları size yazdırıyorlar şiddetle merak ettim. Bir çeşit size ceza mı bu ? Siz cezanızı çekerkern, biz de çekiyoruz. sızıntı dergisinde bir makale okuyor hissine kapılıyorum bu yazılarınızı okurken. Ceza değilse, lütfen yazmayı bırakın. İllaki yazacaksanız, nasıl rezil bir blog yazarı olunur şeklinde bir yazı yazın.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.