İki şey…


İki şey ‘Kalitesiz İnsan’ın özelliğidir:
1- Şikayetçilik
2- Dedikodu

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
1- Bakış açısını değiştirmek
2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller:
1- Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgeçinden geçirmek
2- Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür :
1- Demagoji (Laf kalabalığı)
2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)

İki şey insanı ‘Nitelikli İnsan’ yapar:
1- İradeye hakim Olmak
2- Uyumlu Olmak

İki şey ‘Ekstra Değer’ katar:
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

İki şey geri bırakır:
1- Kararsızlık
2- Cesaretsizlik

İki şey kaşif yapar:
1- Nitelikli çevre
2- Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:
1- Baskın yeteneği bulmak
2- Sevdiğin işi yapmak

İki şey başarının sırrıdır:
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
2- Kendini güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:
1- Niyetin saf olması
2- Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır:
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla
yaklaşabilmek

İki şey gelişmeyi engeller:
1- Aşırılık (mübalağa, abartı, ifrat)
2- Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir:
1- Tebessüm (gülümseme)
2- Sükut (susmak)

İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:
1- Anne
2- Baba

İki şey geri alınmaz:
1- Geçen zaman
2- Söylenen söz

İki şey ulaşmaya değerdir:
1- Sevgi
2- Bilgi

İki şey “hayatta önemli olan her şey” içindir:
1- Nefes alabilmek
2- Nefes verebilmek

Share

ÜVERCİNKA

Yapılacak o kadar iş var ki, öğrenilecek diller, okunacak seyahatnameler, romanlar, makaleler ve gözlem notları, görüşmeler, mülakatlar, düzeltilecek tezler…Sabah gazetelerinde Cumhurbaşkanı’nın Afrika sevdası aklıma düştü. Bu aralarda İran ve Türkiye için rekabet sahası Afrika.. Doğu ülkeleri Afrika’yı yeni keşfediyorlar. Acaba biz de palazlandıkça Batı’nın sömürgecilik dalgasından neler kaldıysa onlara mı talipliyiz? Bilmiyorum ve bu konuda kafam karışık.. Üretmek ve tüketmek arasındaki denge;  bazen çok mantıklı görülen ilişkilerin arkasında hastalıklı patolojiler saklayabiliyorlar. Medeniyet götürmek ve onlara iyilik yapmak durumunun da benzer temayülleri var. Her neyse  lafı uzatmayayım. Afrika’ya bu heyette gidecek yazarlarımızdan birinin köşesinde rastladım bu tanıdık satırlara…Uzunca zamandır çevirmemiştim sayfalarını…İyi ki varsın Cemal Süreyya, gönlüme tercüman oluyorsun….

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu
kesmemeye
Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil

Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil

Cemal SÜREYA

Share

Çalışma tatil yap!

Sakın başlığa bakıp, Türk halkı için böyle bir tavsiyede bulunduğum yanılgısına kapılmayın. Bizim için bu slogan her yıl devlet tarafından tatillerin arasındaki iş günleri de tatil edilerek gerçekleştiriliyor. Bir nevi zorunlu tatil yaptığımız bile oluyor. Söz konusu Japonlar olduğunda durum daha da ilginçleşiyor.
Dün gazetede  Japonlar çok çalışıtğına dair bir haber okudum ve sizinle paylaşmak istedim.

Japon hükümeti: Fazla çalışmayın, izin yapın! demiş.

TOKYO – Japonya hükümeti, son dönemlerde milli felakete dönüşen “işkolizm” ile mücadele programını kabul etti.

Aşırı çalışmaya karşı kabul edilen bu programla Japon hükumeti, fazla mesaiyi teşvik etmeyecek ve çalışanların yılda ortalama 8,5 gün yerine kendi hakları olan 18 gün dinlenmesini tavsiye edecek. Ayrıca iki haftalık blok tatiller yapılması da teşvik edilecek. Hedef 2017’ye kadar her çalışanın 18 günlük tatil hakkını kullanması.

İNTİHAR EDEN BİLE VAR
Programın kabul edilmesi yönünde büyük çaba harcayan Sağlık Bakanlığı her yıl yüzlerce kişinin aşırı çalışmaktan dolayı sağlık problemleri yaşadığını açıklıyor. Hatta bunalıma girdiği için, intihar ederek hayatını yitirenler de oluyor. Resmi olmayan kaynaklar ise bu sayının 10 bin civarında olduğunu belirtiyor.

Yerel mahkemeler, 2005-2006 yıllarında, aşırı çalışma yüzünden sağlığını, hatta hayatını kaybeden kişilerle ilgili, tazminat talebiyle açılan 300’den fazla davaya baktı.

Japoncaya 1995 yılında “aşırı çalışmadan kaynaklanan ölüm” anlamına gelen “karoshi” kavramını kazandıran “işkolizm”in tedavisi için çok sayıda özel klinik bulunuyor. Buna rağmen, Japonların büyük çoğunluğu iş sözleşmesinde belirlenen çalışma süresinin üzerinde yılda 100 saatini iş yerinde geçiriyor.

Haberin kaynağına buradan bakabilirsiniz .

Bu ilginç ülke hakkındaki aşağıdaki video’yu da seyretmenizi tavsiye ederim. İyi seyirler…

Japan-The Strange Country (English ver.) from Kenichi on Vimeo.

Share