Kimin bilgisayarını çaldığınızın önemi var!

Bilgisayar dünyasındaki gelişmeleri yakından takip edenleriniz DEFCON konferanslarını bilirler. Dünyanın önde gelen hacking konferanslarından birisidir. Bu konferanslarda ilginçlik konusunda iddialı insanlarla tanışabilirsiniz. Sitesine göz atmanız demek istediğimi anlatmak için yeterlidir. Neyse bütün hikaye video’da..

Bilgisayarını çalınan bir hacker biraz da şanslıysa ne yapar sorusunun cevabını vermiş. Benim hoşuma gitti.

Share

Derviş gönülsüz gerek

Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir.
Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir.
Saç, sakal, bıyık, kas, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.
– Vur usturayı berber efendi, der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya baslar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:

– Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.
Dervişlik bu… Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş. Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur.

Ses çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa baslar.
Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
‘Kabak aşağı, kabak yukarı.’
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır.
Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır, kalır.
Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.
Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:
– Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
– Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!

Hikâye böyle…
Ama hayat da böyle…
Ensemize, kafamıza vurup vurup dalga geçen sahte kabadayıların, kabağın da bir sahibi olduğunu, bu sahibin de en affetmeyeceği şeyin kibir ve hak yemek olduğunu unutmaya başlayanlar, koltuklarına, makamlarına, rantlarına yapışanlar anlayacaklardır…

Share

Sagarmatha öldü, kalbim mezar oldu…

Bu yazının orjinalini okumak isteyebilirsiniz. Radikal gazetesinde çıkan Ömer Faruk imzalı bir metinden parçadır.

Himalayalar’ın yamaçlarında Şerpalar diye adlandırılan dağ köylüleri var. 500 yıl önce Tibet’ten gelen, başlangıçta hayvancılık yaparak yaşayan, Budizme inanan, dağ havası almış, bedenlerini dağa göre terbiye etmiş ‘sıkı’ köylüler. Şimdilerde dağa tırmanmak isteyenlere rehberlik ediyorlar. (İngiliz ordusuna Gurkha olarak katılan savaşçı dağ köylüleri de var.) Bütün o uçsuz bucaksız dağların iç bilgileri, dirençleri, sabırları onlarda mevcut. Tırmanış için gerekli olan bütün alet edevatı, yiyeceği, barınma aksesuarlarını sırtlarında taşıyorlar. İsteyeni elinden tutup dağa çıkarıyor; fotoğrafını da çekiyorlar, mutlu, mesut ‘Batı’lı Batı’lı’ gülümsemesini sağlıyorlar.

‘İğdiş edici zihin işgali’
Kaynaklar Sagarmatha’ya ilk çıkanı Sir Edmund Percival Hillary olarak gösteriyor. 29 Mayıs 1953’te yerel saatle 11.30’da zirveye çıkmış. Elinden tutan kişi ise Nepalli dağcı Tenzing Norgay; adamın işi bu. Tekrarlıyorum: Adamın işi bu, sıradan hayatı. Biri kâşif oluyor, diğeri rehber.
Dağın Nepalce adı Sagarmatha, ‘deniz anne’ ya da ‘gökyüzü tanrıçası’ anlamına geliyor. Batı, oryantalizmin en yüzsüz örneğini vererek Nepallilerin yüzyıllardır yaşadığı dağı önce keşfediyor, sonra adını değiştiriyor. Bunu da medenilik adına yapıyor… [Sagarmatha ilk olarak Andrew Waugh tarafından ölçülüp, ‘en yüksek dağ’ olarak tanımlanıyor. Waugh, kendinden önceki baş ölçümcünün adını, George Everest’i dağa ad olarak veriyor. Üstelik George Everest’in itirazlarına rağmen… Batı da Sagarmatha’yı değil, Everest’i ad olarak kabul ediyor: Bütün ansiklopediler, ders kitapları, sinema, sözlükler, medya bu adı benimsiyor… ‘İğdiş edici zihin işgali’nin parlak bir örneği! Rezalet!

Share