Nazarına daldığım an
Yusuf’un kuyuya düştüğü andır
Hacer’in çaresiz koşusu kadar naçar olduğum andır
Dide içre dide’nin eridiği andır
Harf’te vav’ın gözünde nefesin bittiği zamandır.
Alef’te ilk mürekkep damlasıdır.
İsmail zemzemi bulduğu zaman
Gecenin karanlığındaki dilenen aman
Kalblere gözyaşını tek çıkar yol kılan
Ruhuna daldığım an
Kızıldeniz’in yarıldığı zaman
Ateşten geçipte yanmayan saman
Cehennem hepten berdüs selam
Bütün fazlalıklardan tevbe eden can
Rüyalarda illa canan illa canan
Çiğ damlası iz iz gelip gelip
Yapraktan düşer ip ip
Kemanın en acı nağmesi
Ağlatan notanın en yüksek perdesi
Zerrenin devleşip büyümesi
Lazarusun Mesihle aldığı nefesi
Leb’in deryaya dalga dalga ermesi
Uykularına girdiğim an
Bir ormanda kaybolmuş yaban
Melek kanadı okşayan
Karanlığın sırrını çalan
Nefesinde nefsini sorar
Bir rayiha etrafı sarar
Küçülür avucuna yatar
Bir zümrüdü anka arar
Olmazlar olurlar
An be an
Can
Canan
Varan
Saran
Dokunan
Nefes alan
Kalbimi alan
Gözbebeğimi esir alan
Orada duran
Yoran
Ağlatan
Ağlatan
Caydıran
Arındıran
Coşturan
Beni benden alan
Zaman zaman
Ruhumu çalan
Yolculuk yapan
Buhranım olan
Felahım olan
Nurum olan
Karanlığı koyan
Elini uzatan
Öperek saklayan
İçimdeki hezeyanı susturan
Zamanı durduran
Ya da su gibi akıtan
Olan ve olmayan
Duran ve durmayan
Vuran ya da vurmayan
Ruhumdaki tutan senin mayan
Korkumun ümidi yendiği an
Kaybetmekten kim ki korkan
Bulmak mümkün mü olmadan
Bulursam zehir olsa sevdan
İçerim kana kana bıraksan
Akan ve akmayan
Yağan ve yağmayan
Doğan ve doğmayan
Sığan ve sığmayan
Tutan ve tutmayan
Işıktan ve karanlıktan
Nurdan ve aydınlıktan
Yıldızdan ve Aydan
Ateşten ve Dumandan
Topraktan ve Çamurdan
Seni yalnızca seni bulan
An ben an seni arayan
Gözyaşında arınan
Bulunan ve bulunmayan
Aranan ve aranmayan
Gökteki yıldızdan soran
Yerdeki suya varan
Sensizliği anlamayan
Koşan ve koşmayan
Her dem seni arayan
Her zaman orada olan
Züleyha’nın sevindiği an
Güzelliğin şarabını sunan
Kuyuda yahut zindan
Bununla sarhoş olan
Benim için garip canan!
Vuslat işte o an!