Bugun bir veli toplantısına katıldım. Artık macrolar neyse micro küçük ölçeÄŸidir hipotezine inanıyorum. Daha açık ifadesiyle Türkiye ne ise, Türkiye’li insanların katıldığı küçük bir topluluk olan veli toplantısı da odur. Bir sınıf dolusu anne baba: aşırı koruyucu ya da aşırı hoÅŸgörülü bir düzine insan. Birbirleriyle tanışıklık ve samimiyet çizgisini epey ilerletmiÅŸ anneler çoÄŸunluktaydı.
Türkiye’de Milli EÄŸitim bakanlığının başında olmak hep zor bir iÅŸ olmuÅŸtur. Kim Milli EÄŸitim bakanı olmuÅŸsa hep yorulmuÅŸ ve eleÅŸtirilmiÅŸtir. Atatürk’ten bu yana farklı farklı eÄŸitim metodları uygulanmıştır. Her gelen MEB bakanı da kendi yorumunu uygulamaya koymaya çalışmıştır. Ortaokul ve Lise yıllarınıza dönüp düşündüğünüzde ne çok uygulamaya ÅŸahit olduÄŸunu görürsünüz. Bir büyüğümüzün dediÄŸi gibi “ah ÅŸu öğrenciler olmasa” ne kolay olacaktır, MEB yönetlemek!
Toplantılar bizde genelde devletin ücretini ödemediği hizmetliler ve öğretmenler için para toplamak amaçlıdır. Genelde yılda bir kere yapılır ve sadece ücret talep etmek içindir. Devlet tavşana kaç, tazıya tut diyor.
Hani başta demiştim ya, Türkiye ne ise küçük bir grup Türkiyeli de o! İşte okul yönetimleri de aynı örnek içinde değerlendir. Türkiye nasıl yönetiliyorsa okullar da öyle yönetiliyor..
Sayın velim biz zorunlu yardım alamıyoruz, ama siz gönüllü bağış yapabilirsiniz. Bir de tehdit, yardım etmezseni çocukların tuvaletleri kokar ve pis olur..
Kapanış cümlesi de hep biz burada sizin için varız…
Ben vermeyelim demiyorum, verelim ve yönetimde yer alalım, tüm çocuklarımız güzel okullarda okusun ve iyi eğitim görsünler..
Bu arada bütün ruhuyla çocuklarımızı eğiten kaliteli öğretmenlere de yürekten teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız, sizin sayenizde biz ayakta durabiliyoruz.