Uzun süreden beri buraya yazdığım makaleleri koymak istiyordum ancak bir türlü kısmet olmamıştı. Bu gün şeytan’ın bacağını kırıp koyacağım. Bülent Aras’la yazdığımız Europe, Turkey and the Middle East: Is Harmonisation Possible? başlıklı makaleye buradan ulaşabilirsiniz.
Kızgınım
Bir damla kor kadar
Ansızın inen şimşek kadar
Okyanus dalgaları kadar
Bir insan kadar kızgınım
Bazen doğan güneşe
Bazen batan aya
Bazen seninle olmama
Bazen sensizliğime
Bazen seni benden çalana
Bazen beni benden alana
Ne hükmüm geçiyor kendime
Ne de söz fayda ediyor derdime
Kızgınım sadece kızgınım..
Sorardım kendime dolunaylı gecelerde
Sevgi an be an demlenirde kızgınlık olur mu diye
Dokunmak içindeki sana bir adım bir adım daha
Bakışlarımda nefret dağlarının arasındaki vaha
Kızgınım bir soluk nefes kadar kızgınım
Dakikaların vefasızlığına
İnsanların arsızlığına
Başkalarının varlığına
Sendeki yerimin darlığına
Herşeye kızgınım aslında
Kızgınlığım geleceğe ve geçmişe
Açılmamış duygulara
Kaybolmuş zamanlara
Gün görmemiş sözlere
Bakılmamış gözlere
Kızgınlığım benden kaçmana
Kaçıp kaçıp arkana bakmana
Bazen yokmuşum gibi yapmana
Ruhumu küçük küçük acıtmana
Bazen varlığına bazen yokluğuna
Ağlamama kızgınım
Gözyaşlarıma kızgınım
Sana kızgınım
Ona kızgınınım
Bana kızgınım
Yaptıklarıma kızgınım
Yapamadıklarıma kızgınım
Söylediklerime kızgınım
Söylemediklerime kızgınım
Varlığa ve hatta yokluğa bile kızgınım…
Kızgınlığımı bir sözle bir nefesle
bir dokunuşla
bir bakışla
yok etmemene kızgınım….
Yalnızca yaşadığım dertlerime
Gizli saklı kederlerime
Sonsuza giden seferlerime
Kısacası Sensizliğime
kızgınım….
Kilitler ve Özgür ruhlar!
Kapılar, kilitler, duvarlar, tel örgüler, parmaklıklar birilerini ya da birşeyleri zabt etmek için insan zekasının icadıdır. Bazen dışarıdan gelecek tehditlere karşı bazen de içindekileri bulundukları yerde tutmak için kullanılır. Değerli metayı saklı tutmak için gösterilen bu gayret anlaşılabilir. Hatta başarılı olabileceğini de tahmin etmek zor değildir. Gel gelelim bir insanı engeller ve kilitler altında tutmak sanıldığı kadar kolay değildir.
Madde dünyasının şartları altında istenilen hedefe ulaşılsa bile manevi düzlemde beklenilen olmayacaktır. İnanmış, sevmiş ve sevdalanmış ruhlar için fiziksel sınırlamaların hiç bir anlamı yoktur. Onların ruhları hep özgürdür. Onların bedenleri tutuklu olsa bile gönülleri ve ruhları bir kuş kadar özgürdür. Bu ruhlar ve gönüller için mekansal uzaklığın hiç bir anlamı yoktur. Hatta zaman dilimlerindeki farklılığın bile önemi yoktur. Onlar sevdalarına sevdalanmış özgür insanlardır. Onlar rüzgar kadar keyfi, kuş tüyü kadar hafif, bir çöl gülü kadar asil, deniz kadar rahatlatıcıdırlar.
Hayattaki keyif bu ruhlardan ikisinin sevdasıdır. Hayattaki şans böyle bir ruhun dostluğuna sahip olmaktır. Hayattaki mutluluk bu özgür ruhlardan birisiyle tanışmaktır.