Bu sabah sevgili öğrencim Cebrail’le msn’de yazışırken bana yukarıdaki fotoğrafı yolladı. O kadar dalmışım ki odama girdiğinden resmimi çektiğinden bile habersizim. Ne yaptığımı tahmin edin bakalım! Evet bildiniz sınav kağıtlarını okuyordum. Odamın dağınık olduğu konusunda yorum yapmayı planlayanlar için peşinen söyleyeyim. Ben böyle seviyorum ve benim kafamın içi de karışık! Eeee siz de beni dağınıklığım için mazaret bulmaya zorlamasaydınız..
Gel-gitlerim..
Kitapların sayfalarını kokladım
Baharda ilk önüme gelen fulyaları kokladığım gibi
Kelimeler ortadan kırılmış
Ay kırılmış geceye
Yıldızlar kuyudaki suya iz verir mi?
Kum taneleri gulyabanilere dost mudur?
Ben de vardım…
Gel-gitler vururken kumsalı
Meltemlerin hepsi adalı
Ne odadaki boş çerçeve
Ne de boş yeşil koltuk…
Orada sen varsın
Ama yoksun…
Kokun sürme olmuş…
Kahve bir acı tad bulmuş
Dikenleri kaktüslerin benim beynimde
Bir mezar kazıp yatsam olmuyor
Ya da yeniden doğsam ansızın..
Ne ışık var ne de karanlık
Daha şimdi üfledim mumlara
Şimdi çevirdim kandilin fitilini
Soluk ışıkta kalmadı duvara yansıyan
Beni var mı o yürekte birazcık anımsayan
Çok değil yakamoz’un yanığı kadar denizdeki..
Ya da sabah sis düşmüş pencereler gibi
Yediveren güllerinin kokusu kadar…
Belli belirsiz..
Sadece bir iz..
Gözlerinde mutluluk silueti
Limanlardaki fenerler gibi
Bir var bir yok
Bir az bir çok
Ne akşam gelir karanlığıyla sessizce
Ne küçük otel odalarının korkunç ızdırabı
Dokunsam da bıraksam da
İlletli zihnim kurtulamaz zincirli
Çok denedim ne iksirler tattım..
Ne yılanların zehirlerine baktım
Sen beni sözlerinde esir aldın.
Kelimelerimin ortasında hecemi çaldın
Şimdi hangi cümleyi kursam anlamsız geliyor..
Düşünsene beş kelimelik bir cümle
Ama her kelimede bir hecem yitik..
Geri kalanları bana oyuncak diye mi verdin..
Kelimelerim yetmedi.. hayallerime de girdin..
En güzel anlarını sildin defterimden..
Ne çini mürekkebi ne kandilin isi..
Hülyalarım zirvesiz kaldı..Nefesim ciğerimde
Ellerine teslim eden benim
Ama ben seni sevda bilmiştim..
Seni benden bilmiştim
Seni delicesine sevmiştim eksik hecelerle
Hülyasız günlerde
Ve rüyasız gecelerde.
Sadece bir koku, kadehte dudak izi
Parmak uçlarımda sıcak sızı
Gözlerimde pırıltılı ışıltı kaldı..
Öylece kalakaldım..
Kapının dışında ayak sesleri
Tık
Tık
Tık
Sessizlik ve sensizlik….
Fotograf: Murat Eren http://meren.org/gallery/dreamcatcher/
Mataramda Tuzlu Su
West Indies,Kızıl Elma,İtaki,Maçin!
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Beyazların yöresinde nasibim kalmadı
yerlilerin topraklarına karşı şuç işledim
zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
uyrukların arasında uygunsuz biriyim
vahşetim
beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
kendime dünyada bir
acı kök tadı seçtim
yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim
korsanlardan kaptığım gürlek nara
işime yaramıyor
rençberlerin o rahat
ve oturmuş lehçesinden tiksinirim
boynumda
bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Bir hayatı,ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
askerken kantinden satın aldığım cep aynası
bazı geceler çıkarken
uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta
gibi lükslerim de burda kalacak
siparişi yargıcılar tarafından verilmiş
bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
burada bitti artık işim, ocağım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim
İsmet Özel