Panoptik ve Ben

Panoptik kavramını ilk defa Michael Foucault’un eserlerinden öğrendim. Ceza ve disiplin’in modernleşme ile değişimi dikkatimi çekmişti. Daha sonrasında bu yaklaşımı doktora tezimde de uyguladım. Modernleşen doğu toplumlarında eğitimde disiplinin değişimi vurguladım. Neyse şimdi tez kısmını geçelim. Ama kontrol edebilme dürtüsü kendini her ortamda farklı olarak gösteriyor. Bu günlerde her yerin kontrolünü bizim güvenliğimiz için kameralarla tutmaları da bence zihin karıştırıcıdır. Biz mahkumları görmek için artık güneşe ihtiyaçları yok…

Dev bir Panapticon’a dönüşen dünya

İngiliz filozof ve hukukçu, toplum reformcusu, ‘Faydacılık’ düşüncesinin teorisyeni, Jeremy Bentham’ın 1785 yılında muhtemelen Versailles’ın Hayvanat Bahçesi’nden esinlenerek tasarladığı ‘modern’ hapishane modeli Panopticon adını taşıyordu. Bentham’ın Panapticon’u [‘pan’=bütünü, ‘opticon’=gözlemlemek] birkaç katlık tek odalı hücrelerden oluşan bir halka üzerine kuruluydu. Her hücre bu halkanın iç kısmına açıktı ve halkanın dış cephesindeki duvarda birer pencere vardı. Halkanın ortasında mahpuslardan tamamen saklanmış konumdaki gözlemcilerin kaldığı bir nöbet kulesi yer almaktaydı.

Panoptikon’un temelinde yatan ilke, tek odalı hücrenin içindeki sakine saklanacak hiçbir yer bırakmaması, buna karşılık dış cephedeki duvarın penceresinden gelen dış ışığın kuledeki nöbetçilere mahpusun her hareketinin bir siluetini izleme olanağını sağlamasıydı. Bentham’ın yaklaşımına göre, gözlemlenen her yanlış davranışının ceza getireceğini bilen, ama davranışlarının aslında ne zaman gözlemlendiğini bilmeyen mahpusun, aklını başına toplayarak her zaman izleniyormuşçasına davranmaktan başka seçeneği yoktu. Böylece mahpus bizzat kendi hareketlerini kollamak durumunda kalacaktı.

Bentham’ın tasarladığı mükemmellikte bir Panapticon henüz inşa edilmedi ama bugün neredeyse tüm toplumsal yaşama Panapticon ilkeleri uygulanmaya çalışılıyor. Kışlalar, okullar, ibadet mekânları, fabrikalar birer Panapticon haline dönüşüyor. Tüm dünya devasa bir Panapticon’a dönüştürülüyor…

Bedene değil ruha saldırı

‘Modern’ infaz sisteminde sadece ‘seyir’ değil genel olarak ‘acı’ da iptal edilmiştir. Artık ‘beden’ cezalandırmanın ana hedefi değildir. (1980 sonrasının Diyarbakır Hapishanesi bu açıdan ‘karanlık çağlar’a ait yüz kızartıcı bir örnektir.) Evet, bu sistemde de ‘suçlu’ içeri kapatılır, ayağına zincir, pranga vurulur, elleri kelepçelenir, zorla çalıştırılır, hücreye atılır, tecrit edilir ama bunlar eskinin ‘bedene azap verme’ anlayışıyla yapılmaz. Artık amaç, beden aracılığıyla bireyi kontrol altına almaktır. Onu disipline etmek, itaat ettirmek, boyun eğdirmektir. Kişiliği iğdiş etmektir. İnsan onurunu yerle bir etmektir. Kısacası hedef artık beden değil ruhtur.

Teknisyenler ordusu

Modern ceza ve infaz sisteminin bir diğer özelliği, Ortaçağ’ın işkencecisinin yerini artık kocaman bir teknisyenler ordusunun almasıdır. Psikologlar, hekimler, din adamları, eğitmenler, bakanlık görevlileri, gardiyanlar ve bir sürü başka insan cezalandırma sürecinin parçasıdırlar. Cezanın artık ekonomisi, sosyolojisi, psikolojisi, antropolojisi, mimarisi, vb vardır. Bu teknisyenler ordusu arasındaki işbölümü öylesine rafine bir hal almıştır ki, sonuçta kimse yargılama hakkını gerçekten paylaşmıyormuş gibi hissetmez kendini. Halbuki tam tersine, cezalandırma artık kolektif bir eylem haline gelmiştir.

Share

Yazmak ve ortamlar

Yazmak ve çalışma masalarıyla  ilgili o kadar yazı yazdıktan sonra.. Nerede yazarım başlığıyla bu siteyi buldum. Farklı yazarların çalışma mekanlarını gösteriyor. Okuduğunuz o enfes romanları nerelerde hangi duygularla yazdığını hiç merak etmediniz mi? Benim yaşadığım en büyük gizemlerden birisidir bu süreç…

Siteyi yakından incelemek isterseniz işte burada!

Darısı Türk yazarlarımızın başına…

Share

Su ile boyanın dansı

Şimdi herkesin aklına Ramazan olunca Ebru gelecektir. Yok ben onu da çok mucizevi bulurum ama bir sitede gördüğüm fotoğraflardaki boya gönlümü çaldı. Sizinle paylaşmak istedim.

Önce bir Ebru…Hayal kırıklıkları insanları fiziksel olarak da etkiliyormuş..

Şimdi gelelim bahsettiğim diğer resimlere..

Bir de şu var.

Ve perde..

Share