Kayıp Su Damlası


 

Uzun bir sessizliğin ardından peki deyişin ve boşvermişliğin, dalgın gözlerin

ve sen!

Bir yaz rüzgarının terlettiği tenlerde kış ayazıyla donmuş bir damla hüzün, bir damla keyif gibisin

O utangaç ve kısık sesle söylediğin cümle; Döndüğün için çok mutluyum..

Bir anda başlasın sözcüklerle sevişmemiz..

Kızarmış gözlerde akmakla akmamak arasinda kalmış sevinç ya da matem icin sırasını bekleyen gözyaşı damlamsın

Böyle hissettim şu an..

Dostoyevski romanından fırlamış Anna Kararina gibi

Gece ağır biz ise yağmur bulutu kadar yüklüyüz..

Bilmem ki hangi şimşek meyveye durduracak filizleri ve ümitleri.

Usulca dudaklarını kıpırdatıp söylemekle söylememek arasında bir sesle hangi şimşek olacak dersen..

Ben de bilmiyorum!

İlk adımını nasil atacağını bilmeyen bir bebek gibi çaresizim.

Dudağımda kelimeler ve kulağımda rüzgarin sesi…

ÅžimÅŸek icin bir kıvılcım lazımsa Promete’yi beklemek mi gerek yoksa yüreklerimizdeki fırtınayı ödünç verelim mi bulutlara?..

Nuh tufanı kopsun kurumuÅŸ gönüllere çatlak dudaklara çoraklaÅŸmış tenlere…

Sarmaşıklar ağaçları sıkıca sararken ve damlalar damlalara karışıp sel olurken, biz kendi fırtınamızda bir su damlası kadar masum olalım!

Masum kim, masumiyet ne damlalar damlara karışmak isterken fırtınanın şiddetinde..

İlk buldugumuz nehire karışalım bütün çamurlara ve bütün yapraklara inat birbirimizden hiç ayrılmayalım.

Biz tek bir damlanın içinde kalalım.

Damlamız dünyamız olsun, fırtınalar koparken dünyamızda bir irem bağı hayat bulsun.. Hasat zamanı gelene kadar bekleyelim..Bağ bozumunda üzümlerimizin damlalarından şarap yapalım

Şarabımızı içen her yudumda bir hikaye dinlesin..

Her zerre biraz keder biraz mutlulukla dolu olsun.

Her zahmet bir tutam rahmet versin.

Ve şarap kanımız olsun

Ve senin gözlerinin ışığı ısıtsın damlamızı

Öyle bir rayiha salsın ki damlamız bunu duyanlar bizim aşkımızı anlatsın. Öyle yanık öyle içten öyle samimi..

Dile gelirken kelimeler anlatanlar neresi başı neresi sonu unutsun.

Tuba ağacı gibi kökü neresi dalı neresi arayıp dursunlar..

Günese çıkan her harfte hikayemiz kök salsin bütün huzur bulmuş ruhlara.

Biz ağaçta tekrar meyvaya duralım ilk nevbaharla

Bir kuÅŸ gelsin

Bir tutam alsın benden

Bir hamlede beni senin içine koysun

Sanki hic akmamış gibi tekrar bulusalim..

Hiç gorüşmemiş, hiç tanımamış gibi hiç koklamamış, hiç dokunmamış gibi bir daha bir daha..

Erguvanlar açınca biz bir daha meyvaya duralım.

Baharatlı bir meyva verelim. Babil’den koparılmış gibi..

Büyülü notalarla yapılmış bir beste gibi..

Ya da yumuÅŸak bir inci gibi parlak olsun

Zeytin kadar eski ve nar kadar bereketli …

İncir kadar tatlı ve kevser şarabı kadar sarhoş etsin herkesi.

Her aldığımızda bu lokmayı ağzımıza adem ve havva kadar masum olalım

Cennette bulalım kendimizi bizim saatlerimiz olsun..

Dakikalar bizim, saliseler bizim..

Biz yine doÄŸalım yeniden bütün günahlarımızla ama melekler kadar saf ve temiz…

İlk hayal ettiğimiz kadar aynada parlasın yüzlerimiz..

Nefesimiz, nefsimiz ve biz…

Share

Göz göz olurken!

Nereden baÅŸlasanda hikayenin bir yerinde o gelecek,

BaÅŸlasa da bitse de sızısı kağıt kesiÄŸi…

Zaman zaman suskunluk zaman zaman yorgunluk,

Azalan ama son bulmayan yalnızlık.

Bir çekicin merhametsiz inişi kadar acıtan ama hiç

yaÅŸ akmayan..

Önce bıçaklıyor bıçaklıyor ve inletiyorsun ardından yaptıklarına

pişmanlıklarla hıçkırıyorsun..

Öldüm diyorsun ama benim ölümümü bilmiyorsun ki..

Yandım diyorsun ama alevleri hiç görmedin ki..

Ne susuzluğu bilirsin sen ne de acıyı..

İmkansızlar inanlar içindir kendine, sevdasına, aşkına, aklına ve imanına

Zehir zerk edilirken bedenine sessizdim

Bir ölü kadar bir taş kadar sessizim.

Işığın loşluğu seni korkutmuyor biliyorum

Sen karanlık olmadıkça yaşarsın.

Ne gün doğsun ne de ay batsın.

Sen beni acıttın

Elimdeki diken kadar

Gözümdeki güneş kadar

Sırtımdaki ateş kadar

Diş ağrım kadar

DoÄŸum kadar

Baldırımdaki bıçak kadar

Kalbimdeki çıban kadar

İçimdeki taş kadar

Kolumdaki yara kadar

Her yanım sızlıyor artık umursamıyorum hangi yanım diye..

Ben artık yalancı teselliler istemiyorum

Ben zehir olsanda seni istiyorum.

Geleceksen gel de bekletme beni

Yapraklarım seni bekler,

Kanım akmak ister seni bekler,

Nefesim almak ister seni bekler,

Yüreğim atmak ister seni bekler.

Bekleyen hep bekler

Donuk donuk bir resme bakar bekler

Bir pencereye bakar bekler

Bir an ama sonsuz zaman

Bir dileÄŸim var Tanrı’dan

Gece yatağımdaki duadan

Bir cümlem görecekse gün yüzü..

Gelmeyecekse ve sevmeyecekse Tanrım haber sal da üzme beni…

Share

Ayntab ve Hatay

Kusura bakmayın uzun bir süreden beri yazamıyorum. Ancak ÅŸimdi kısa bir arada size Gaziantep’i ve Hatay’ı gezdiÄŸimi söyleyebilirim. Fırsat bulursam bir ara izlenimlerimi de yazacağım. Bu gün Åžanlıurfa’ya geçiyorum, sonra Mardin ve Diyarbakır var.

Buralar inanın çok ama çok güzel.

Share