Sonbahar’da İlkbahar yaşayan var mı aranızda…

Bahar’ın yüzümü göstersem mi göstermesem mi, sorularıyla meşgul olduğu bu günlerde, yazılacak bir sürü abukluk arasından en absurt olanını seçmem sadece bana ait bir özellik olmasa gerek. İlkbahar çiçeklerin açtığı, insanların hormonlarının hadi çık dışarı diye çığlıklar attırdığı bir mevsimdir. Ben bu mevsimde kış şarkıları dinliyorum. Gariplik var ama nerede olduğu çıkaramıyorum. Ne doğruyu söylüyorum ne de doğruları duymak istiyorum. Bir Araf hali…gitmek istemek ama gidememek, kızmak istemek ama kızamamak, sevmek istemek ama sevememek hali… Bütün tasalarını ve dertlerini insanların benim sırtıma vurmuşlar hissi var bende…Haksızlıklara ve alışılmış adaletsizliklere isyan etme hali…Bir yandan da her şeyi kontrol edebileceğini zanneden insanoğlunun kendini düşürdüğü komik haller manzumesi var. Kafamızda yaşadığımız bizler ve gerçekte yaşadığımız bizler.. Ne kadar farklılar… Geceleri kendine bakıp “ben mi böyleyim yoksa” diye ortaya çıkan, şehirlerde evrimleşmiş vehim duygularımız..Ahh o limanlar…Fırtınalı denizlerde sığındığımız, gücümüzün tükendiğinde kendimizi attığımız ve bir soluk aldığımız limanlar..Neredesiniz? Büyüklerim? İlkbahar’da sonbahar soluklamak Doğu’nun limanlarına ait bir hal olsa gerek…

Sumatra kahvesinin yoğun, damak okşayan ve renk renk açan aromasından alınan bir yudum, elimde Mesnevi’den bir bölüm:

“Bir aşkı başka aşk söndürebilir. Aşkta ne yükseklik, ne alçaklık, ne de akıllılık ve akılsızlık vardır. Hafızlık, şeyhlik, müritlik yoktur. Sadece kepazelik, aşağılık ve rintlik vardır. İnsanın toprağını aşk şebnemi ile yoğurdukları için alemde yüzlerce fitne ve kargaşalık peyda olur. Aşkın yüzlerce neşteri, ruhun damarlarına sokuldu ve oradan gönül adı verilen bir damla aldı… Aşk öyle engin bir denizdir ki, ne kenarı vardır, ne de ucu bucağı”

Karmaşa ve isteri hallerinin içinden çıkılmaz haliyle..Fonda Tori Amos’tan Famous Blue Raincoat çalıyor:

Its four in the morning, the end of december
Im writing you now just to see if youre better
New york is cold, but I like where Im living
Theres music on clinton street all through the evening.

I hear that youre building your little house deep in the desert
Youre living for nothing now, I hope youre keeping some kind of record.

Yes, and jane came by with a lock of your hair
She said that you gave it to her
That night that you planned to go clear
Did you ever go clear?

Ah, the last time we saw you you looked so much older
Your famous blue raincoat was torn at the shoulder
Youd been to the station to meet every train
And you came home without lili marlene

And you treated my woman to a flake of your life
And when she came back she was nobodys wife.

Well I see you there with the rose in your teeth
One more thin gypsy thief
Well I see janes awake —

She sends her regards.
And what can I tell you my brother, my killer
What can I possibly say?
I guess that I miss you, I guess I forgive you
Im glad you stood in my way.

If you ever come by here, for jane or for me
Your enemy is sleeping, and his woman is free.

Yes, and thanks, for the trouble you took from her eyes
I thought it was there for good so I never tried.

And jane came by with a lock of your hair
She said that you gave it to her
That night that you planned to go clear

Fincanımda bir yudum kahve kalmış.. Kalkmakla oturmak arasında gidiş gelişlerim….Herkesin kendi doğruları ve haklı olduğu konular var.. Hepimiz kendi seçimlerimizi yaşamıyor muyuz? Hepimiz hatalar yapmıyor muyuz? Siz kendine bu kadar güvenen kan pıhtıları herşeyi yönlendirebileceğinizi ve bütün kafları-nunları istediğiniz gibi çevirebileceğinizi mi zannediyorsunuz.. Ne olması gerekiyorsa olacaktır.. Bütün faniliğinizle buna uyacaksınız. İsteseniz de istemeseniz de…

Her sedefte inci bulunmaz.(Mevlana)

Share

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.