Kahve tadında ve Gün batımında

Senin yanında olmak isterdim şimdi..

Karanlık bulutları dağıtmak için,

Gülen gözlerinde içimi ısıtmak ve aydınlatmak için,

Yanan yüreğine serinlik olmak için…

Dudağında uyumak isterdim yıldızlı gecelerde;

Bana yıldızların nasıl parladığını anlatır mısın?

Karanlık gecelerin niye hep kat kat olduğunu,

Sensiz saatlerin niye asırlara eş olduğunu,

Niye sesinin ilaç gibi geldiğini sineme anlatır mısın?

Yalnızlık değil bana acı veren, nice yalnızlık tufanlarından

Geçtim de yılmadım ben…

Sensizlik benim hastalığım..

Öyle hüzünlü, öyle soğuk, öyle iğneyici…

Boşver beni..

Sen kendini anlat bana…

Söyle bana inci tanesi, ne iyi gelir sana?

Sihirli portakal ?

Bir nefes hayat?

Küçük limon çiçeği?

Bir avuç yaban mersini?

Erguvan dalı?

Gözyaşlarıyla yapılmış bir resim,

Sensizlik saatlerinde yazılmış bir mısra,

Bahar’da yonca yaprağına erken düşmüş bir çiğ tanesi…

Söyle bana inci tanesi..

Anka mı getireyim sana, yoksa kendimi mi?

Eğer beni istiyorsan seslensen yeter…

İstiridyen olurum ve denizimize döneriz…

Yalvarırım söyle!

Sadece fısıldasan bile ben duyarım…

Korkarak rüyalarına girmeye, seni seyrediyorum uyurken…

Saçlarını okşuyorum…

Seni kokluyorum..

Dudaklarından dökülecekleri kelimelerin yolcuyusuyum ben..

Sen fısıldasan ben duyarım…

Öyle neşeyle,

Nefretle,

Endişeyle,

Sevinçle,

Mutlulukla,

Baharla,

Sonbaharla,

Ateşle,

Nefesle fısıldasan ben duyarım.

…..

Anlamadım ne dedin…bir daha fısıldar mısın?

Ben de ben de…!

Share

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.