Camdan yüreğe ağır gelen acılar

Hep durmak istemişti ancak hiç fırsat bulamamıştı. Arabayı durdurdu ve hızlıca önceden hazırladığı notunu görülebilir bir yere yerleştirdi. Aynada kendisiyle gözgöze geldi. Sağ eliyle saçını düzeltti. Sol elindeki kırmızı mürekkep lekesi dikkatini çekti.. Gülümsedi. Arabadan çıktı hızlı adımlarla bariyeri aştı. Kenara geldiğinde deniz ne kadar güzel gözüküyordu. Ne engin ve sakindi…Rüzgar bir sevgilinin eli gibi saçlarının arasında dolaştırdı elini. Derin bir nefes aldı. Kendini sonsuzluğa bıraktı. Bedenin sınırları içinde daralmış ruhunu sonsuzluk okyanusunun içine bıraktı.

Sadece geride kalanlar üzülmesin diye düşündü..Canı annesi, ciğerparesi babası ve biricik kardeşi Poyrazı..

Dicle Koğacıoğlu çok yakından tanıdığım bir meslektaşım değildi. Neredeyse benimle yaşıttı. Notunda yüreğinin acılara dayanamadığını yazmıştı. Haklıydı da.. İnsan gibi insan olduğu için bütün hikayeler yüreğini dağlıyordu.

Bir dostu gözyaşı süslü satırlarında şöyle yazmıştı:

“senin benim gibi biriydi dicle.. merak edenler icin yazayim dedim; oyle depresyondan yerlerde surunen biri filan degildi hic. tam aksi, gulumseyerek gezinirdi koridorlarda, gidip de kendini -belki de en guzel ruzgari hissedebilecegi- bogazin sularina birakmadan once, daha yeni gorusmustu bir dolu insanla, bir ogrencisine tezi icin kitaplar onermis, “mutlaka yapacaksin” demis, baska digerleri ile yemek yemisti. kendine ait acilar icinde kivranan, kendini bu yuzden yok etmeyi sececek biri degildi dicle, hic oyle gorunen biri de degildi, oyle yasayan biri de degildi.. derslerinde kendine hayran ogrenciler birakirdi arkada, atesli konusmalar yapardi bazen, hizli islerdi kafasi, ama en cok baskalarinin acilarini cok hisseden biriydi, calistigi konular da insanin cigerine dokunan konulardi, baska insanlarin acilari, caresizliklerine karsi yapabilecegi herseyi yapan biriydi; bilimsel yayin da olur bu, gidip deprem zamaninda calismak da olur, kadinlarin acili oykulerini dinlemek de olur, elinden ne gelirse… dicle’nin dayanamadigi kendi acilari degildi; “cok aci var” dedigi dunyanin acilariydi, baska insanlarin, havan topuyla ortasindan vurulmus bir cocugun, tore cinayetine kurban giden genc bir kadının acilarina gogus geremedi dicle, gordukleri camdan kalbine fazla geldi. kimi insanlar dunyanın yukunu omuzlarlar, baskalari icin gozyasi dokerler ve dunyanin acilarini sarmaya calisirlar kendilerini hice sayarak. yetismeye calisirlar, caresiz kalirlar. baskalarinin acilarini kendinden cok onemseyen biriydi dicle, herkesin yarasini sarmak isteyen cok hassas biriydi. “meger amma derdi varmis da biz anlamamisiz” demedim hic. “meger nasil bir camdan kalpmis” dedim kendi kendime. basi dik biriydi dunyaya karsi cunku, omuzlarina agir gelen kendi uzuntulerinin yukleri degil, insanligin acilariydi. bu yukun altina girmeyi herkes ne becerir, ne de anlar. bir baskasinin yuzunu diger yone cevirerek onunden gecip gidivermeyi sececegi acilari kendi acisi edinecek biriymiş işte. biz onu anlamamisiz. camdan kalbine bir koruma orgusu edinememis hassasiyette biriydi, iste bu noktada herkesler gibi olmayi beceremedi. işte tum bunlar icin kosustururken icindeki kirilgan cocuk kendini koruyamadi gerceklerden. oyle biri olmasin diye ne yapilabilirdi bilemedim. daha az uzulsun, uzulunce sirca koskler gibi kirilip dagilmasin diye hassas kalbi, ne yapilirdi bilemedim. zaten bazen kelimeler hicbir sey anlatmiyor.
hissettigi en guzel bogaz ruzgarlariyla huzur icinde dolansin. camdan kalp dicle. hoşçakal.
(gone with the wind, 12.10.2009 11:51)”

“Çok uzaklarda yürüyen bir adam gibiyim ben, çok uzaklardan geçen bir hayal gibi.

Hadi ben bensiz geleyim hadi sen sensiz gel!

Tenden azade ne varsa şu ırmağın içinde, soyunalım iki can dalalım şu ırmağa hadi!

Bu kupkuru yerde yakınmadan gayrı ne gördük, bu kupkuru yerde zulümden gayrı ne gördük. Bu ırmakta ne ölmek var bize ne gam var ne dert, ne keder. Bu ırmak alabildiğine yaşamaktan, iyilikten cömertlikten ibaret.

Durma çabuk ol gelemem deme, ne evet demek yaraşır sana ne hayır, senin şanına sade gelmek yaraşır dostum.

Senin şanına sade gelmek yaraşır…” (Elif Şafak, Aşk-Mevlana Celaleddin-i Rumi)

Dicle umarım ismini aldığın nehir gibi çağlarsın….

Share

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.