Bilmiyorum, yaşamakta mısın, öldün mü?

Eğer otuz yedi yıl önce bugün doğmuş olmasaydım aşağıdaki satırları yazmazdım.
Hayatımın önemli bir zamanını adadığım coğrafya’nın insanları tercüman oluyor hislerime.. Ama inişli çıkışlı ömrümü ifade eden güzel satırlar benim coğrafyamın nefesi olan İsmet Özel’den geliyor..Halimin tercümanıdır ki:

“Eğer aşk’ın üstüne yazılmamışsa adım
Adımı aşk’ın üstüne ben kendim yazarım.”

Daha önce de şiirlerini yazdığım Anna Ahmatova’dan geliyor şiirim.. Ancak halimi ve yaşamın bizi götürdüğü noktayı ifade ederken başka bir şiirinden alıntı yapmadan da duramıyorum.

Diyor ki:

“her şeyi yeni gibi algılıyorum.
nemli nemli kokuyor her kavak.
susuyorum. susuyor ve hazırlanıyorum
yeniden sana dönüşmeye, toprak.”

Başlangıcın bitişi olmasaydı ne anlamsız olurdu hayat değil mi? Ama günün şiiri gerçeklik sorusuyla başlıyor.

Bilmiyorum, yaşamakta mısın, öldün mü?
Dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni
Yoksa, akşamın yaslı karanlığında
Bir ölüyü mü düşünmeli..

Her şey senin için: gün boyunca dualarım,
Uyuşturan ateşi uykusuz gecelerin;
Şiirlerimin beyaz sürüsü,
Ve mavi yangını gözlerimin..

Hiç kimse daha yakın olmadı bana,
Hiç kimse böylesine üzmedi beni,
Acıya salıp gidenler bile,
Okşayıp bırakanlar bile hatta.

Ancak bu demi Mayakovski tamamlardı…

PANTOLONLU BULUT’dan (Giriş)

Pelteleşmiş beyninizde
kirden parlayan bir kanepede yan gelip yatan semiz bir uşak gibi

hayal kuran düşüncenizi,
kanlı bir yürek parçasıyla tedirgin edeceğim,
dalga geçeceğim, geberesiye küstah ve zehir dilli.

Tek bir ak saç yok ruhumda,
yaşlılığın çıtkırıldımlığı yok onda!
Dünyayı bozguna uğratarak sesimin gücüyle
yürüyorum – yakışıklı,
yirmi iki yaşında.

Çıtkırıldımlar!
Kemana yatırırsınız aşkı siz.
Kabalar, onu trampete yükler.
Fakat, tersyüz edebilir misiniz, kendinizi benim gibi,
Öyle ki, dudaklar kalsın ortada, salt dudaklar!

Çık da gel konuk odasından
gel de bir adam tanı,
kibirli, patiskadan ve melek soylu memur karısı.

Sen ki dudaklar çevirirsin aynı kayıtsızlıkla,
bir aşçı kadın nasıl çevirirse yemek kitabının sayfalarını…

İster misiniz
ten kudurtsun beni,

– ve gök gibi, renk değiştirerek ansızın –
ister misiniz
öylesine yumuşayım, sevecen olayım ki öylesine
hani, erkek değil de, pantolonlu bir bulut desinler bu!

İnanmıyorum çiçekli Nice diye bir yerin var olduğuna!
Benimle göklere çıkarılacaktır yeniden
hastane gibi bayatlamış erkekler,
ve atasözleri gibi yıpranmış kadınlar da…

Vladimir MAYAKOVSKI

Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU

Share

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.