Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar!

Uzun süreden beri kimseyle bu ÅŸiiri paylaÅŸmamıştım. Burayı okuyan kaç kiÅŸi Edip Cansever okuyor bilmiyorum. Ben özellikle Mendilimde Kan Sesleri ÅŸiirini çok severim. Bu sıcaklığı sizinle paylaÅŸayım dedim. Işıkları kapatın. Monitörün karşısında çayınızın sıcaklığını hissetmek için bardağı avucunuzun içinde parçalarcasına sıkarken, kalbinize ılık ılık birÅŸeyler akıyorsa, iÅŸte o zaman aynı hisleri paylaşıyoruz demektir…

Mendilimde Kan Sesleri

Her yere yetiÅŸir

Hiçbir şeye geç kalınmaz

Çocuğum beni bağışla

Ahmet Abı sen de bagisla.

Boynu bukuk duruyorsam eÄŸer

içimden böyle geldiği için değil

Ama hiç değil

Ah güzel Ahmet Abım benim

insan yaşadığı yere benzer

O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer

Suyunda yüzen balığa

Toprağını iten çiçeğe

Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine

Konyanın beyaz

Antedin kırmızı düzlüğüne benzer

Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir

Denizine benzer ki dalgalıdır bakışları

Evlerine, sokaklarına, köşe başlarına

Öylesine benzer ki

Ve avlularına

(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)

Ve sözlerine

(Yani bir cep aynası alim-satımına belki)

Ve bir gün birinin bir adres sormasına benzer

Sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne

Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına

Öyle bir cidara yakımına, birinin gazoz açmasına

Minibüslerine, gecekondularına

Hasretine, yalanına benzer

Anisi issizliktir

Acısı bilincidir

Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan

Gülemiyorsun ya, gülmek

Bir halk gülüyorsa gülmektir

Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.

Bir güzel kadeh tutusun vardı eskiden

Dirseğin iskemleye dayalı

— Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben —

Cidara paketinde yazılar resimler

Resimler: cezaevleri

Resimler: özlem

Resimler: eskidenleri

Ve bir kasın yukarı kalkık

Sevmen acele

Dostluğun çabuk

Bakıyorum da simdi

O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.

Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abı

Biz eskiden seninle

istasyonları dolaşırdık bir bir

O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar

Nazilli kokardı

Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası

Kil gibi ince İstanbul yağmurunun altında

Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen

Kadının ütülü patiskalardan bir teni

Upuzun boynu

Kirpikleri

Ve sana Ahmet Abi

uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki

Sofranı kurardı

Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı

Cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi

Çocuklar doğururdu

Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini islerdi bir dantel gibi

O çocuklar büyüyecek

O çocuklar büyüyecek

O çocuklar…

Bilmezlikten gelme Ahmet Abi

Umudu dürt

Umutsuzluğu yatıştır

DiyeceÄŸim su ki

Yok olan bir ÅŸeylere benzerdi o zaman trenler

Oysa o kadar kullanışlı ki simdi

Hayalsiz yasıyoruz nemdeyse

Çocuklar, kadınlar, erkekler

Trenler tıklım tıklım

Trenler cepheye giden trenler gibi

İsçiler

Almanya yolcusu isçiler

Kadınlar

Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi

Ellerinde bavullar, fileler

Kolonyalar, su ÅŸiÅŸeleri, paketler

Onlar ki, hepsi

Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler

Ah güzel Ahmet Abim benim

Gördün mu bak

Dağılmış pazar yerlerine benziyor simdi istasyonlar

Ve dağılmış pazar yerlerine memleket

Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile

Gelse de

Öyle sürekli değil

Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün

O kadar çabuk

O kadar kısa

iste o kadar.

Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar

Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar

Mendilimde kan sesleri.

Edip Cansever

Share

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.