Özledim seni

özledim seni…
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin…
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü…
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
”git artık” demek
”beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa”
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden…
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek…

Can Yücel

Share

Nefes ile gelip yel ile gidenler

Vaktiyle bir Sufi varmış. Kerameti o kadar enginmiş ki, İsa Peygamber’e bahşedilen nefese sahipmiş. Bu Sufinin tek bir talebesi varmış. Halinden hoşnutmuş. Daha fazla öğrencim, müridim olsun diye hırsları yokmuş. Ne var ki talebesi farklı düşünürmüş. İstermiş ki herkes hocasının izzeti ve kudreti karşısında şaşkına dönsün. Bu nedenle ondan yalvar yakar bir tarikat kurmasını ve pek çok mürit edinmesini istermiş.

“Eyvallah” demiş Sufi en nihayetinde . “Madem bu kadar çok istiyorsun, yapalım bakalım.”

O gün pazara gitmişler. Tezgahlardan birinde kuş şeklinde şekerler satılıyormuş. Sufi nefesini üflemiş, bir yel esmiş, şekerden kuşların hepsi can bulmuş, kanatlanıp uçmuşlar. Şehir halkının nutku tutulmuş, anında Sufi’nin etrafını sarmışlar. Hepsi kapısında mürit olmak için sıraya girmiş. Gel zaman git zaman öyle çok hayran toplanmış ki, eski talebesi hocasını doğru dürüst göremez olmuş.

“Efendim” demiş talebe günlerden bir gün. “Çok kalabalık olduk. Bir sürü insan var etrafınızda. Eskiden her şey daha iyiydi. Bir şey yapın. Hepsini gönderin ne olur.”

“Eyvallah” demiş Sufi. “Madem bu kadar çok istiyorsun, yapalım bakalım.”

Ertesi gün Sufi vaaz verirken yellenmiş. Müritleri bunu çok yadırgamış. İğrenerek oradan uzaklaşmışlar. Geriye bir tek eski talebesi kalmış.

Sufi sormuş: “Evladım sen neden diğerleriyle gitmedin?” Mürit cevap vermiş:

“Efendim, ben ilk yel ile gelmedim ki sonuncusu ile gideyim.”

(E.Şafak, Aşk, s. 354)

Share

Kahve furyasına açılan kapı

Yukarıdaki grafik twoeyes tarafından çizilmiş. Esasında yeni yeni açılan kimleri tarafından gösteriş mekanı olarak değerlendirilen Starbucsks, Gloria Jeans ve Coffe Nero gibi yerler için epey önemli bir kılavuz. Çünkü çoğu zaman buralarda nescafe var mı? ya da Türk kahvesi verir misiniz gibi esasında açılış gayelerininin ötesinde isteklerde bulunulduğunu duyuyorum. Ya da esasında damak zevklerine çok da uyabilecek seçenekleri içinde ne olduğunu bilmedikleri için es geçiyorlar. Bu yüzden yukarıdaki tablodaki kavramları anlatayım.

Espresso: Isınmış ve basınçlı suyun kahve’den hızlıca geçmesiyle elde edilen kahve.

Steamed milk: Basınçlı buharla köpürtülmüş süt

Milk Foam: Süt köpüğü

Whipped Cream: Çırpılmış krema

Chocolate syrup: Çikolata şurubu

Steamed half and half: Yarı yarıya buharla havalandırılmış demek..

İyi içimler….

Share