Bir Çığlıktı Yalnızlığım…Hepiniz mi sağırdınız?

Konuşmak gerekir bazen,susmak artık çare değilse…
Anlatmaya başlamalı bi yerden,en başta kendinden,

Başlıyorum öyleyse dur ve dinle;

Ardından değişti hayatım,bütün değişime mahkum hayatlar gibi,geceler değişti kara kuru oldu biraz
daha çok acı verir oldu…mevsimim yıllardır sonbahar rengi soluk,yüreğim yorgun ayazda kalmış bi-çare
donuk.

Aynı şarkılar farklı anlamlar kazandı,oysa şarkılar bu kadar içimi acıtmazdı,güneşi seven ben,ay
ışığında aydınlatmaya çalıştım dünyamı ve yıldızlar başka türlü parladı gökyüzünde…yalnızlığımı
anlatmak istercesine..

Ağır ağır çektim perdeleri
Çekmeceye gizledim çocuksu sevinçleri
Büyüdüm sanki harcadım yılları
Umduğumdan olgun yaşadım ayrılığı
Beyaz örtüler örttüm eşyaların üstüne
Kapadım kapıları topladım anıları
Döktüm denizlere

Ve sen hala varsın,gidip gelirsin içim de bir yerde ama hep aynı yerde…
Payını almış olmalısın değişimden,

İlgili sen olmak üzere bir sözleşme hazırladım içimde,
Sen aklıma gelecektin sadece,yüreğime uğramayacaktın,
Düşünecektim ama dokunamayacaktım,
Üzülecektim belki ama ağlamayacaktım…
Öyle yaptım ve altına imzamı attım…

Ve sen tüm kuralları ihlal ettin,infaz ettin yüreğimi,sana gel dedim gelmedin…rahat bırak gecelerimi
uykularımı böyle kabus olma,hala içimdesin gitmiyorsun,bit…bit lütfen…

Yar! Terk-i Diyar
yollarında şimdi kalbim
Tuzla buz oldum,incindim örselendim
Elimde tek kalan darmadağın ümitlerim
Başardın en sonunda Oldu bak istediğin
Yaralı Hayallerim

Hep aynı olmak zorunda mı ayrılıklar,yalnızlığımın sesini kimse dinlemedi…
Ben yalnızlığımı haykırdım ama kimse duymak istemedi

Uzunca aradım bu satırların sahibini ancak bulamadım. Tam da dediği gibi yalnızlığında kimse sesini duymamış…

Share

Sadece Susarak özlüyorum

Şair “İşte buna bıçak çekiyorum” demiş şiirine; ben bencilce sadece susarak özlüyorum diyorum…Özür dileyerek kelamın sahibinden…
acapella_suskun

sözcüklerim varmıyor uzaklığına,
suskundur takvimlerde adım üstelik,
bir bir düşüyor bütün öpmelerim,
ağır yenilgiler alarak.
kalbimse sildi bütün defterlerde,
adresini, yokluğunu kıyamet bilerek.

Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip …
Sense uzaklara çivili,
Bir deniz gibisin resimlerde

Dokunsan Dersim olur göçerim mecburen,
yalnızlığın on milyon olur,istanbul
duydum çok sonra,
adın önemli değil;
acın aynı tadı veriyor zaten.

Islık çalan zamanlardan gelmiştim,
bilirim bulutları eskitmenin güzelliğini,
zaman, o zaman değil şimdi,
güneş yine doğar bu kente,
ama gözlerin… gözlerin…

Şimdi adı yok hiç bir sevgilinin,
sıcak dokunuşunda dağılan,
binlerce öpücüğün…

İşte, buna bıçak çekiyorum,
bir kadın, aşkını savunan
bir çocuk, gülüşü gibi ince,
bir havalanış…yok
Belki de çekip vurmak ,
bütün uykuları göz kapaklarında…

Fadıl Öztürk

Share

İki soru


Eflatun’a iki soru sormuşlar:
Birincisi;
‘İnsanoğlunun sizi ençok şaşırtan davranışları
nelerdir?
Eflatun tek tek sırlamış:
‘Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almakiçin para öderler… Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne deyarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.’

Sıra gelmiş ikinci soruya;
‘Peki sen ne öneriyorsun?’

Bilge yine sıralamış:
‘Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır. Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.’

Share