Açılım’ın mekaniği ya da “Açılımda yanıtlanacak 45 soru”

Açılım konusunda kendi duruşumu göstermek için yazmıyorum bu yazıyı. Eğer sürecin başında sorulması gereken bazı sorular ihmal edilmişse, ilerleyen zamanda projenin bu yönleri hep eksik kalacaktır. İlerleyen evrelerde bu eksiklerin ortaya çıkardığı problemler, beklenmedik gelişmeleri tetikleyebilir. Bu düşünceler içindeyken sorularıma cevap veren Sabancı Üniversitesi’nden Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü Programı’ndan Doç. Dr. Nimet Beriker‘in Radikal gazetesinin yorum köşesine yazdığı yazıyı gördüm. Gözden kaçırmış olabileceğiniz düşüncesiyle burada dikkatinize sunuyorum.

acilim copy

Açılımda yanıtlanacak 45 soru

NİMET BERİKER

Yorum / 04/12/2009

Uzlaşma ve barışma süreci, çatışmanın yıllar içinde ortaya çıkardığı başka bir sürü meseleyi, aktörü, süreci de kapsamak zorunda. Şu haliyle açılımın iki ana meşru aktörü AKP ve DTP olarak görünüyor. Süreç tabii ki bu iki aktörün dışındaki siyasi aktörleri, güvenlik güçlerini sivil toplum kuruluşlarını, iş çevresi, medyayı, sanatçıları akademisyenleri, yerel yönetim, cemaat liderlerini kısaca toplumun her kesimini ilgilendiriyor

Kürt açılımı, demokratik açılım, veya milli birlik projesi, adı ne olursa olsun, Kürt meselesine kalıcı çözüm arayışı bu yeni şekliyle Türkiye’de bir ilk. Açılım süreci iktidar partisinin DTP’nin mecliste olmasını ‘nihayet’ fırsat olarak algılaması, ve özellikle uluslararası ve bölgesel koşulların da olgunlaşması ile hızlı bir şekilde Türkiye’nin siyasi gündemine girdi. Toplumsal barışın sağlanması, Kürt sorunu gibi uzun soluklu çatışmalarda, düşünüldüğünden çok daha karmaşık, meşakkatli ve hassas bir sürece karşılık geliyor. Zira, bu tür sorunlarda,

sosyal mutabakat, sadece çatışmayı ortaya çıkaran koşulların ve bugünlere gelinmesine neden olan sürecin geriye sarılması ile mümkün değil.

Uzlaşma ve barışma süreci, çatışmanın yıllar içinde ortaya çıkardığı başka bir sürü meseleyi, aktörü, süreci de kapsamak zorunda. Şu haliyle açılımın iki ana meşru aktörü AKP ve DTP olarak görünüyor. Süreç tabii ki bu iki aktörün dışındaki siyasi aktörleri, güvenlik güçlerini sivil toplum kuruluşlarını, iş çevresi, medyayı, sanatçıları akademisyenleri, yerel yönetim, cemaat liderlerini kısaca toplumun her kesimini ilgilendiriyor. Irak’ı, Kürt diyasporasını, PKK’yı, İran’ı AB’ yi, ABD’ yi de bu denkleme katmak gerek. Aşağıdaki sorular barış sürecinin karmaşık yapısına dikkati çekmek için, AKP ve DTP yetkililerinin ayrı ayrı (veya birlike) cevaplayabilmeleri ve hazırlıklarında bu konuları da göz önünde tutmaları beklentisi ile hazırlanmış bir çeşit farkındalık listesi. Sorular, özellikle, kamuoyunda ağırlıklı olarak tartışılan yasal ve yapısal arka plan ve güvenlikle ilgili konulara değil, sürecin değişken yapısına, grup ve birey bazında etkileşim dinamiklerine odaklanıyor.

Değişken koşullar ve çözüm süreci (sosyal, toplumsal düzey)

1. Siyasi, ekonomik, ve yasal tedbirleri içeren, yukardan aşağıya sürdürülen, genel bir siyaset girişimi mi, yoksa sokaktaki insanın da kendi kaynaklarını sürece aktarabildiği aşağıdan yukarıya uzanan toplumsal bir etkileşim süreci mi?

İkisi de mi?

2. Değişken koşulları, dinamik ortamı değerlendirmek ve yönlendirmek üzere ön hazırlıklar mevcut mu? Siyasi iç koşullar bu açılımı destekleyecek yönde mi? Ergenekon davası, parti kapatma, yaklaşan seçimler, kriz, diğer açılım süreçleri Kürt açılımını nasıl etkiler?

3. Takvim gerekiyor mu? Ucu açık bir süreç mi? Taraflar bu konuda hemfikir mi?

4. Bu yönde kamuoyu desteği mevcut mu? Kamu oyunda baskın eğilimler neler? Bu eğilimleri ifade etmek için kullandıkları dil ve araçlar nedir?

5. Günlük siyaset yapma dili ile barış süreci yönetilebilir mi?

6. Toplumun değişik kesimlerinde ortaya çıkan ‘soysal çatışma’ eğilimi için ne tür önlemler düşünülüyor? Burada ortak tavır, hareket için taraflar bir araya gelecekler mi?

7. Karşılıklı alınan güven arttırıcı önlemler neler? Bu konuda ortak bir çalışma yapıldı mı? Cevap hayır ise, nerede ve ne zaman yapılacak?

8. Bu girişimde şeffaflık/gizlilik oranı nedir?

9. Medyanın ve sivil toplum örgütlerinin, sanatçıların, iş dünyasının, cemaat liderlerinin, akademisyenlerin, kadın hareketlerinin bu girişime katkısı ne olur?

10. Bu paydaşlar arasında ve içinde ortak karar alma ve hareket etme geleneği var mı? Bu yetkinliği oluşturmak için hangi kişi, süreç ve bilgiye ihtiyaç var ?

11. Konuyla ilgili daha önce var olan girişimler (örn. aydınlar grubu) sürece nasıl dahil edilecek?

12. Çatışmanın yarattığı yeni olgular, uyuşturucu, fuhuş, göç, haraç, köy korucuları, akaryakıt kaçakçılığı, para aklama mekanizmaları, topluma yayılan şiddet kültürü, farklılıklara tahammülsüzlük, kadın haklarındaki gerileme ve gençlik sorunları ile nasıl ele alınacak?

13. Bu sürece doğrudan veya dolaylı müdahil olan üçüncü taraflar, aracılar (yerel, bölgesel, uluslar arası) kimler? 14. Üçüncü taraflar (yerel, bölgesel ve uluslararası) hangi amaçlarla bu denklemin içinde bulunmakta. Gidişatın dinamiğini değiştirme güçleri neler? Onlarla olan ilişkileri kim hangi yönde etkiliyor?

15. Hangi bölgesel, uluslararası, gelişmeler bu süreci destekler/köstekler?

16. Tarafların elde etmek istedikleri en iyi sonuç nedir? Somut ve soyut sonuçlar ne olabilir?

17. Tarafların razı olacakları en iyi sonuçlar nedir?

18. Bu süreç yürümezse tarafların ellerindeki en iyi alternatif oyun planı nedir? Bu alternatifin maliyeti nedir?

Taraflar arası/içi etkileşimler (grup ve örgüt düzeyi)

19. Taraflar arasındaki güç dengeleri ne durumda? Sorunların barışcıl çözümü için gerekli bilgi, beceri, tecrübe, siyaset üretme yetkinliği nasıl bir dağılım gösteriyor?

20. Açılımın aksak gitmemesi ve yolda kalmaması için daha donanımlı ve tecrübeli taraf kaynakları daha az olan kesimlere (karşı taraf olmalarına rağmen) yol, yöntem, bilgi

(güç) aktarımında bulunacak mı? Cevap evetse, bu doğrudan yapılamayacağına göre bu rolü hangi üçüncü taraflar üstlenecek?

21. Bu girişimler sadece yapısal özellikler mi gösterecek (siyasi haklar, demokratikleşme hukuki düzenlemeler iktisadi önlemler) ilişkisel boyut da (algılar, önyargılar, güven vb. ile ilgili girişimler) göz önüne alınacak mı?

22. Taraflar kendi içlerindeki radikal gruplarla nasıl bir ilişki yöntemini benimseyecekler? Bu kesimleri

kazanmak için ne yapılabilir? Hangi uçlar uç olarak kalabilir?

23. Süreci baltalama girişiminde bulunacak kesimler kimler? Hangi istenmeyen olaylar öngörülebilir bunlarla ilgili ne tür önlemler alınmalı?

24. Süreci bozacak gelişmelerle baş etmek için taraflar kendi uçlarına en yakın kesimlerinden (örneğin dağdan inenlerden, şehit yakınlarından) yardım alabilecekler mi?

25. Çatışmanın tavan yaptığı dönemlerde ister istemez yok olan ılımlı aktörler, gruplar nasıl tekrar oyuna dahil olacaklar? Ilımlı aktörler hangi yapıcı rolleri üstlenebilir?

İletişim, örgütlenme

26. Konuyla ilgili bilgi ve tecrübe transferleri hangi iç ve dış kaynaklardan sağlanacak? ‘Benchmarking’- örnek uzlaşma vakalarının değerlendirmesi yapılacak mı?

27. Taraflar arasında aynı meclis çatısını paylaşma dışında gerektiğinde birlikte çalışma kültürü, bilgeliği ve

mekanizmaları var mı?

28. Bu süreç kaç kulvardan yürütülecek? Örgütsel, yerel, bölgesel, uluslararası düzlemlerin birbirleri ile olan ilişkileri, ve bunlar arasında koordinasyon kimler tarafından sağlanacak?

29. Örgütsel, yerel, bölgesel ve uluslararası düzlemlerin her birinde kişi, grup ve toplumsal düzeylerde alınması gereken önlemler, girişimler neler?

30. Konuyla ilgili açıklama yapma yetkisi kime/kimlere verildi? Nasıl bir organizasyon şeması ve iş bölümü yapıldı? Her grubun, gerektiğinde manevra kabiliyetini, arttıracak iyi adamı ve kötü adamı kim.

31. Bilgi akışı nasıl sağlanacak? Bilgi, görüş, olay karmaşasında karışan kafaları toparlamak, temel bakış açılarını ve ön kabulleri hatırlatmak, dağılan perspektifleri hem toplumsal hem de bireyler özelinde yeniden resmetmek görevi kime düşecek?

32. Kurumlar arası ilişkileri kim koordine edecek?

33. Bilgi kirliliği ve çarpıtılması durumunda devreye sokulacak

mekanizmalar neler?

Psikolojik ve teknik arka plan (birey genelinde)

34. Bu açılımın psikolojik alt yapısı nasıl oluşturulacak? Olumlu, yapıcı bütüncül bir psikolojik ortaklık yaratabilmek için nasıl bir dilin egemen olması gerekir?

35. Böyle bir ortaklığın yaratılması şiddet dilinin her safhada hakim olduğu bir sosyal dokuda olası mı? Buradaki dönüşümün

dilin ve onunla gelecek olan duygu,

düşünce, muhakeme, davranış, ve kuralları oluşturmak için hangi süreçler/aktörler devreye girmelidir?

36. Bireyleri esas alan adımlar ne olacak? Kin, nefret, yok etme, zulüm çekme, bedel ödetme, travma, ön yargılar, kalıp değerler, ötekileştirme, algının seçiciliği, olumsuz genellemeler, suçlama, kurban psikolojisi gibi duygular/olgular nasıl ele alınacak? Biz ve onlar ikilemi ile kurgulanan dünyalar hangi ortak paydalarda buluşacak?

37. Bireylerin barış ve uzlaşma konularında zaten var olan, henüz yitirilmemiş ortak değerleri, kültürleri neler?

38. Bireyler acılarını, hayal kırıklılıklarını, nasıl, nerede, hangi araçlarla, kime

ifade edecekler?

39. Bu sürece destek verecek insan kaynağı nedir? Yeteri kadar yetkin soysal hizmet görevlisi, psikolog, psikiyatrist, çatışma çözümü uzmanı, yerel şifa dağıtıcılar kimler?

40. Sorun paylaşım atölyeleri, önyargı farkındalığı çalıştayları, öncelikleri belirleme çalışmaları, ortak karar alma becerileri, sorun çözme grupları, proje eksenli ortaklıklar gibi süreçler katkı sağlar mı? Bunların yaygın ve etkin kullanımı nasıl gerçekleşir?

41. Uygun buluşma formatlarını değerlendirecek ve bu görüşmelerdeki

mikro süreçleri yönetecek uzman kolaylaştırıcı, arabulucu, süreç tasarım uzmanları mevcut mu?

42. Tarafların bir araya gelebileceği

fiziksel altyapı (salon, toplantı mekanı) var mı? Hangi kurumlar (sivil toplum kuruluşları, üniversite, yerel yönetim) bu olanakları sunabilir?

43. Memleketi satma/düşmanla

işbirliği suçlamalarına karşı geliştirilecek söylemler neler?

44. Savunmacı ve saldırgan güdüden çıkıp ilkesel duruşlar sergileyebilmek için grup liderlerine ne görevler düşüyor?

45. Zamanın ruhunun akışkanlığı ile ideolojik duruşların durağanlığı arasındaki temel çelişkiler nasıl aşılacak?

Share

Avuç içi kadar mutluluk yeter mi?

Hayatımızda öyle anlar oluyor ki gözümüzdeki ümidi ve neşeyi alıp götürüyor.Yaşam bizim için ağrıdan yatağın içinde döndüğümüz geceler kadar uzuyor. Gün ışıldıyorsa ve nefes alıyorsak bir de ağzımızın tadı yerindeyse mutlu olmak için başka sebebe ihtiyacımız var mı? Bir dost sesi duymak iyi gelebilir size.. Sıcak ve anne sütü kadar temiz…Sevgilinin bir dokunuşu bütün yaralarınızı iyileştirebilir. Bazen dostun nefesine ihtiyaç duyarsınız… O da yoldadır zaten siz mutlu olmaya niyetlenin yeter…Güneş parlasın, deniz ışıldasın ve çimenlerin taze kokusu yüreğinizi temizlesin…Bir gülücük nelere kadir…

happiness_by_wint3r88

Öykü, yüzyıllar önce gözlemlenen bir olayı nakletmektedir
Bir keşiş araştırma yapmak için bir köye gitnıişti.
Önce o köyün mezarlığma   Çünkü, kültürlerin yaşam felsefesinin
böyle yerlerde gizli olduğıma inanıyordu.
Gözleri birden mezar taşlarının üzerindeki rakamlara takıldı.
Mezar taşlarında 5, 867, 900, 20003, 4293. 8. 183 örneği birbiriyle
hiç de bağlantısı olmayan rakamlar vardı. Uzun uzun düşündü, fakat bu
rakamlarm anlannm çözemedi.
Köyün en bilge kişisine   ona sordu:
"Nedir bu rakamlar Tanrı aşkına?
Bu rakamların gösterdikleri ay mıdır. yıl mıdır, saat midir?"
Bilge kişi gülümseyerek yanıtladı:
"Bizler bebeklerimiz doğduğu zaman, bellerine bir ip bağlarız," dedi.
"Yaşamı boyunca her güldüğü an, o ipe bir düğüm atarız.
Öldükten sonra ise. bellerindeki düğümleri sayan
düğümün sayısmı mezar taşma yazarız."
Bilge kişi, karşısındaki keşişin   anlamadığım görünce açıklamasını
"Böylece onun ne kadar yaşamış olduğunu anlarız."

Kaynak:Kendi Kutup Yıldızını Bul Nevin Gültunca Tulgar

Bu metni bana ulaştıran biricik kuzenim İrem'e de huzurlarınızda teşekkür ederim.
Share

If (Eğer)

Kipling’in eğer şiirini çok severim. İnsan olabilmenin ne kadar zor olduğunu anlatan enfes eserlerden birisidir. Çok yakın zamana kadar Bülent Ecevit’in çevirisini yaptığını bilmiyordum. Adam gibi Adam olmak ismini çok yakıştırdığımı söyleyemem. Ama karar sizin…

IF

IF you can keep your head when all about you
Are losing theirs and blaming it on you,
If you can trust yourself when all men doubt you,
But make allowance for their doubting too;
If you can wait and not be tired by waiting,
Or being lied about, don’t deal in lies,
Or being hated, don’t give way to hating,
And yet don’t look too good, nor talk too wise:

If you can dream – and not make dreams your master;
If you can think – and not make thoughts your aim;
If you can meet with Triumph and Disaster
And treat those two impostors just the same;
If you can bear to hear the truth you’ve spoken
Twisted by knaves to make a trap for fools,
Or watch the things you gave your life to, broken,
And stoop and build ’em up with worn-out tools:

If you can make one heap of all your winnings
And risk it on one turn of pitch-and-toss,
And lose, and start again at your beginnings
And never breathe a word about your loss;
If you can force your heart and nerve and sinew
To serve your turn long after they are gone,
And so hold on when there is nothing in you
Except the Will which says to them: ‘Hold on!’

If you can talk with crowds and keep your virtue,
‘ Or walk with Kings – nor lose the common touch,
if neither foes nor loving friends can hurt you,
If all men count with you, but none too much;
If you can fill the unforgiving minute
With sixty seconds’ worth of distance run,
Yours is the Earth and everything that’s in it,
And – which is more – you’ll be a Man, my son!

Rudyard KİPLİNG (1865-1936)


ADAM GİBİ ADAM OLMAK

çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
sen aklı başında kalabilirsen eğer
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
hem kendine güvenebilirsen eğer
bekleyebilirsen usanmadan
yalanla karşılık vermezsen yalana
kendini evliya sanmadan
kin tutmayabilirsen kin tutana
düşlere kapılmadan düş kurabilir

yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
ne kazandım diye sevinir ne yıkıldım diye yerinir
ikisini de önem vermeyebilirsen eğer
söylediğin doğruyu ve gerçeği büken düzenbaz
kandırabilir diye safları dert edinmezsen
ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz ve
yeniden koyulabilirsen işe
döküp ortaya varını yoğunu
bir yazı turada yitirsen bile
yitirdiklerini dolamaksızın diline
baştan tutabilirsen yolunu
yüreğine, sinirine “dayan” diyecek
direncinden başka şeyin kalmasa da
herkesin bırakıp gittiği noktaya
sen dayanabilirsen tek başına
herkesle düşüp kalkıp yine de erdemli kalabilirsen
unutmayabilirsen halkı krallarla gezsen de
dost da düşman da incitemezse seni
ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
her saatin her dakikasına
emeğini katarsan alın terine
hakçasına bölüşürsen vicdanındaki adaleti
her şeyiyle dünya önüne serilir
korktuğun yerde el öpmez
hükümran olduğun yerde ezmezsen
oğlum adam oldun demektir

Üstelik ADAM GİBİ BİR ADAM

Şiir: Rudyard KİPLİNG (1865-1936)
Şiir çeviri: Bülent ECEVİT

Share