Bir yıldızla konuşurum susmuşum Meryem gibi,
Söz işlemez yüreklere sükutum dağlar gibi.
İlk adını duyduğumda aklıma hemen Babil kulesi geldi. Babil’i bazıları asma bahçelerinden hatırlar ama ben hep kulesi ve hikayesi ile hatırlarım.
Babil’in asma bahçeleri konusunda internette inanılmaz sayıda benzetme var. Ancak hangisinin olacağına karar vermek zor.
Benim aklıma Tevrat’tan okuduğum bir bölüm gelir:
“ve bütün dünyanın sözü bir, dili birdi. şarktan göçtükleri zaman sinear diyarında bir ova buldular, orada oturdular. birbirlerine ‘gelin kerpiç yapalım, onları iyice pişirelim. onların taş yerine kerpiçleri, harç yerine ziftleri vardı. yeryüzünde dağılmayalım diye kendimize bir şehir, başı göğe erişecek bir kule yapalım’ dediler. ve ademoğullarının yapmakta olduğu şehri ve kuleyi görmek için Rabb indi. onlar bir kavm, hepsinin tek dili var. gelin inelim birbirlerinin dilini anlamasınlar diye onların dilini karıştıralım. Rabb onları oradan dağıttı ve şehri bina etmeyi bıraktılar. bundan dolayı onun adına babil dendi.” (tekvin 11:1-9)
Bazılarına göre insanoğlunun birçok dili konuşmasının bu olaydan sonra gerçekleştiğine inanılır. Babil kulesini anlatan en güzel tablo Pieter Brueghel tarafından yapılmıştır.
Gelelim Babil’e nereden geldiğime son zamanlarda izlemek istediğim filmlerden birisinin adı da aynı ismi taşıyordu. Her ne kadar Brad Pitt oynadığı için çekinerek gitsemde. Yönetmeninin Alejandro González Iñárritu olması beni bir ölçüde rahatlatmıştı. Daha önce 21 gram ile dikkatimi çekmişti. Babel orjinal adıyla bilinen ve ülkemize Babil adıyla vizyona giren film hakikaten iyi kurgulanmış ve Pitt’e rağmen gerçekci bir film.
Senaryo yazarı Guillermo Arriaga’nın senaristliğinin filmi etkisini arttırdığını düşünüyorum. Filmde dünyanın farklı yerlerindeki altı ailenin birbiriyle farklı şekilde ilişkisini bir aileyi merkeze alarak anlatıyor. Fas çöllerinin sonsuzluğunu Japon adasının darlığı içinde yaşatan bir film. Japonya’da işitme özürlü bir kızın dünyayı nasıl algıladığını da izleyiciyi çok farklı tekniklerle aktarıyor.
Babil bana bir anlamda Kelebek etkisini hatırlatıyor. Dünya’daki sistemin ne kadar birlikte hareket ettiğini göstermek isteyenler için güzel bir film olabilir.
Umarım siz de beğenirsiniz…..
Yakın zamanda eğitim sistemimizin birçok garipliğini arkadaşı ve eşiyle tartışıyorduk. Aşağıda yazacağım garip hikayelere dinledim. Eğitim sistemimiz maalesef öğrencinin hayal gücünü ve yaratıcı düşünce gücünü destekleyici teşviklerde bulunmuyor. Bilakis ket vurucu bir karakteri bile var. Öğrencileriminde de bu yaratıcılığı göremediğimi kendilerine açık açık ifade ettim. Hayal gücünün serbest bırakılması hem zihinsel bir zenginlik hem de kritik düşünce gücünü tetikleyerek vurucu sorular sorulmasına yardımı açısından hayatidir.
Birinci olay:
Bir ilköğretim okuluna Türk telekom tarafından ankesörlü telefon konulur. İlköğretim okulunun öğrencileri bu telefonu kullanarak çeşitli ücretsiz numaraları arayarak küfredip telfonu kapatırlar. Bu durum Türk Telekom’a ücretsiz numara sahiplerince şikayet Türk telekom okulu arayarak bu durumu engellemelerini aksi takdirde üst makamlara şikayet edeceklerini bildirirler.
Okulun vizyon sahibi müdürü öğretmenlerini toplayarak durumu aktarır ve öğretmenlerinden bir çözüm bulmasını ister. Öğretmenlerden birincisi ankesörlü telefon’un bulunduğu yerin nöbet yeri olarak tanımlanmasını ve bir öğretmenin orada beklemesini tavsiye eder.
İkinci öğretmen okulun ankesörlü telefonununun ücretsiz aramalara kapatılmasını ister. Üçüncü öğretmen ise telefonun kaldırılmasını ister.
Yorumsuz vereceğim bu hikayeyi…………
İkinci olay, Satranç öğretmeni bir anaokuluna gider. Kendisini tanıtır ve şu cümlelerle sözlerine devam eder:
-Küçükken satranç öğretmeni olmak isterdim. Büyüdüm ve satranç öğretmeni oldum. Şimdi de siz kendinizi tanıtın ve büyüyünce ne olmak istediğinizi söyleyin
Çocuklar sırayla isimlerini söylemişler. En son öğrenci, “benim adım Engin ve ben büyünce Emekli olmak istiyorum”, demiş.
Bu arada çocukların yarısının da büyüyünce satranç öğretmeni olmak istediğini söylediğini tahmin ediyorsunuz, sanırım.